Gaziantep hepimizin, Gaziantep’ten hepimiz sorumluyuz..

YAYINLAMA: 11 Aralık 2014 / 18.00 | GÜNCELLEME: 11 Aralık 2014 / 18.00

 Gaziantep’te sivil toplum örgütleri kentin güvenliği için Suriye geçici hükümet binası önünde bir uyarı eylemi yaptılar.

Hepsi saygın, mesleklerinde başarılı insanlar, kendilerini sorumlu hissettikleri bir konuda örnek olacak bir eylem gerçekleştirdiler.

Gaziantep sahipsiz değildir’, ‘Güvenli bir kentte yaşamak istiyoruz’ sloganları eşliğinde, eylem yerine taşıdıkları ‘Gaziantep Kulübü’nün kürsüsünde basın bildirisini okuyup, geldikleri gibi olgunluk içinde dağıldılar.

 

Suriye geçici hükümeti binasını koruyan polisler bile gülümseyerek, “Bizim için de iyi oldu!” esprisi içinde eylemi izlediler. Çünkü Allah korusun, bir saldırı halinde ilk zarar görecekler onlar!

Böylesine sorumlu ve nezih bir eylem yerel basından hakettiği desteği görmedi. Ne ilginç değil mi? Birileri senin güvenliğin için uyarı eylemi yapıyor, sen dönüp bakmıyorsun bile!..

 

Bir gün önce Celal Doğan’ın, “Demokrasinin ön şartı basının özgür olmasıdır” haklı sözünü manşetine çıkarıp, yakın tarihimizdeki benzer bir olaya da vurgu yapan yerel bir gazetenin bu eylemden haberi olmaması(!) tam bir ironiydi.

 

Gaziantep’i büyük risk altına sokan yabancı örgütlerin şehrimizde konuşlandırılmasına ne seçilmiş yerel yöneticiler, ne de atanmışlar karar verdiler. Ancak, Gaziantep’ten sorumlu olan bu yöneticiler, tahmin etmiyorum ki böyle bir konuşlandırmaya gönülden razı olsunlar!

Zaten yerel basının bu konuya eğilmesinden hükümet rahatsız değil; rahatsızlık ABD’nin bu gibi hayati istihbarat bilgilerini basın aracılığı ile paylaşmasından meydana geliyor. Nitekim, Bakan Başkan Şahin, Gaziantep’te kendisini ziyarete gelen ABD Büyükelçisine, basının önünde ağır eleştiriler getirerek, yanlış yapıldığını, rahatsızlık duyduğunu açık açık söyledi.

Gasteciler, Gaziantep’in yararları söz konusu olduğunda gazetecilik yapabilmelidir.

 

 

 

 

 

Dünyadaki ilk STK Gaziantep’te kuruldu!..

 

Nobel ödüllü yazarımız Orhan Pamuk’un birkaç gün önce çıkan yeni kitabı, ‘Kafamda Bir Tuhaflık’ın önsözünde ünlü Fransız filozof ve yazar Jean Jacques Rousseau’nun bir sözü var:

Bir parça araziyi ilk çeviren ve “Burası benim” deyip kendisine inanacak kadar saf insanlar bulabilen ilk kişi, sivil toplumun gerçek kurucusudur.”

 

Bu  tespit beni çok düşündürdü. Hani, Amerika’nın keşfinin Müslümanlar tarafından yapıldığı algısı var ya, ben de ilk sivil toplum hareketinin Gaziantep’te başladığına inanıyorum.

 

 

 

 

Ekonomi büyüyor mu?

 

Türkiye, 2014 yılı 3’üncü çeyreğinde yüzde 1.7 büyüdü.

9 aylık büyüme oranı ise yüzde 2.8 olarak gerçekleşti.

Gaziantep milletvekiline göre Türkiye büyüyor! Acaba, 1.7 ve 2.8, sıfırdan büyük olduğu için mi bu yargıya vardı?

Ekonomik kriz içindeki Yunanistan bile 3’üncü çeyrekte yüzde 1.9 büyümüş. O Yunanistan ki, adalarını satışa çıkardı, AB’den haraç alamadığı için Almanya ile çirkin ağız dalaşına girdi; böyle bir ekonomi bile bizden fazla büyümüş.

 

Gaziantep Sanayi Odası Başkanı  Adil Konukoğlu’nun tespiti en doğrusu: “Büyümeyi hızlandırmak için ekonomi politikalarında bazı düzenlemeler yapılarak, üretim canlandırılmalıdır. Çünkü sanayi büyümenin motorudur.

Gaziantep, savaş şartlarında üretip ihracat yapıyor.

Bu senenin 11 aylık bilançosunda ihracatımız gerilemedi, hatta bir miktar attı bile. Ancak, hedeflerimizin hayli gerisindeyiz, sebebi ile malum! Büyümenin lokomotifi imalat sanayii talep olursa büyür. İç talep beklenenden fazla daraldı. İhracat ise bombalara, savaş uçaklarına, obüslere rağmen yapılıyor!

Bu şartlarda elde edilen başarı bence çok görkemli, ‘helal olsun’ demekten başka aklıma bir şey gelmiyor.

 

Kaygımız, bu hep böyle mi devam edecek?

Büyüyemeyen ekonomi fakirliğin sınırlarını genişletiyor, işsizliği artırıyor, borçla yaşayan insanlarımızın artık ‘gelecek endişesi’ ile yaşamaktan bıktıkları gözleniyor!

 

Halkın gündemi ile hükümetin gündemi artık aynı değil!

Şimdiye kadar AK Parti’ye oy verenler öncelikle ekonomi için verdiler. Ben hiçbir zaman oy karşılığı kömür dağıtıldığı, para verildiği için seçim kazanıldığına inanmadım. Bunun için oy verenler mutlaka vardır ama neticeye tesirli olduğunu, bilimsel verilere bakarak, önemsemedim.

İnsanlarımızın çalışmayı sevmediğini, kolaycılığa meyyal olduğunu en iyi bilenlerdenim. Ancak, bu son 10-15 senede olmadı! “Türk halkı çalışkandır” sözünün bir teşvik olduğunu kabul etmekle beraber gerçekleşmeyecek bir hedef olduğunu da iyi biliyorum.

 

Bir avuç sanayici, İngilizler’in ‘Entrepreneur’ diye toplumlarının en faydalı kişiler olarak kabul ettiği, ‘girişimci’nin gayreti ile ülkenin yaşam standardı gelişiyor.

Bu aşamada Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın “Yapısal reformların hayata geçirileceği, hem de hiç geciktirmeden” demecini umutla karşılamak gerekir.

Petrolün valinin 60.78 dolara (Dün saat 19:40) gerilemesiyle enflasyon ve cari açığa doping yaptığı bir dönemden geçiyoruz.

Siyasetle değil de, daha fazla ekonomi ile ilgili bir hükümet çoğu insanın dileği…

 

 

 

 

Osmanlıca fıkrası

 

Sarıklı hoca, medresede ders anlatırken, genç mollalardan biri parmak kaldırmış:


"Susadım hocam!"


Hoca sinirlenmiş:

"Öyle denmez... Derûnum âteş-i nâr ile püryân
idigünden, bir kadeh lebrîz âb-ı hoşgüvâr, nûş eyleyerek, teskîn-i
âteş ve bu sûret ile iktisâb- ı ferâh-ı bî-şumâr eylemeliyim,
demeliydin.
Cahiller gibi susadım, demek olur mu!"



 

Aradan zaman geçmiş, bir gün sınıftaki mangaldan sıçrayan bir
kıvılcım, gelip hoca efendinin sarığının kıvrımına girmiş.
Genç molla hemen parmağını kaldırmış:

"Ey hâce-i bî-misâl, v'ey
üstâd-ı zî-kemâl, bu şâkird-i pür-ihmâl, şol vechile arz-ı hâl eyler
ki; bu hikmet-i müte’âl, nâr-ı mangaldan bir şerâre-i cevvâl pertâb
ile ser-i âliyyü’l âlinizdeki sarığı iş'âl eylemiştir."


Hoca elini sarığına atar atmaz sarık tutuşur, hemen pencereden
fırlatır:

"Bre mel'un, sarığın tutuştu desene!"



Genç molla da fırsatı kaçırmaz:

"Aman hocam, cahiller gibi, yandı, tutuştu denir mi?"

 

 

 

 

 

Gaziantep hepimizin, Gaziantep’ten hepimiz sorumluyuz..