Fikret İlkiz’in sözünü ettiği basın nerede?

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Geçtiğimiz hafta sonuGaziantep’te güzel bir toplantı oldu. Gazeteciler Cemiyeti, Konrad Adenauer Stiftung’un Türkiye genelinde düzenlediği “Hukuk devleti” toplantısına ev sahipliği yaptı.

Toplantıda Av. Fikret İlkiz’in şu sözleri dikkat çekiciydi.

Siz gazeteciler çok önemlisiniz. Yazdığınız bir yazı veya haberle bir çok şeyi değiştirme gücünüz var. Ben, dünyada tek gazeteci bile kalsa, onun pek çok şeyi değiştirecebilecek güce sahip olduğuna inanıyorum” dedi.

Ama Türkiye’de basının geldiği son nokta ve basın mensuplarının muhatap olduğu uygulanan eylemlere bakıldığında, insane ister istemez, Fikret İlkiz’in sözünü ettiği basın nerede acaba diye düşünmeden edemiyor.

 

  

Gazetecilere yönelik “Hukuk devleti” seminerinde yapılan konuşmalarda,hep yaygın basın üzerinde yapılan çalışmalarda medyanın nasıl olup da toplumu bu kadar yanlış yönlendirdiğinin, topluma siyasilerden sonra en çok nasıl olup da medyanın nefret ve ayırımcılık tohumları ektiğinin örneklerine yer verildi.

O kadar çok örnek varki bu konuda, aralarından en ilginç ve çarpıcı olanları seçmişlerdi ve bu örnekler bile Türkiye’de medyanın ne kadar yanlış bir altyapı üzerine kurulduğunu ve aynı yanlışlarla devam etmekte ısrarını göstermesi bakımından ilginçti.

Baksanıza, zaten ayrıldıkları kategoriler bakımından bile elle tutulur yanları yoktu.

Ana akımmedya”, “Yandaşmedya”, “Cemaatmedyası”…

                                                               ***

Ana akım medya denen Aydın Doğan’ın sahibi olduğu medya organları, bu ülkenin demokrasisine en büyük kötülüğü edenlerin başında geliyor.

Türkiye’de toplumu bilgilendirmeme, yanlış bilgilendirme, gerçekleri saptırma ağırlıklı yayın politikası ile ülkenin demokrasi, insane hakları, hukuk ve basın özgürlüğü açısından bu kadar geri kalmasında en büyük rol kuşkusuz onların.

Hasan Cemal’in barış sürecinin ardından geçtiğimiz bahar aylarından Kandil’de görüştüğü PKK ileri gelenlerinin, “Kürt sorununun bu boyutlara gelmesinde, en büyük pay medyanın. Medya hiçbir zaman bu konuda halka gerçekleri yansıtmadı. Hep devletin sesi olarak Kürt halkının uğradığı haksızlık ve acıları görmezden geldi, halkı bu konuda bilgilendirmek yerine gerçekler igizledi” şeklindeki sözleri bile tek başına medyanın demokrasi üzerindeki olumsuz etkisini anlatmaya yeter.

                                                               ***

Yaygın basının; bu ülkede darbeleri mübah, demokrasinin ve ülkemen faatlerinin gereği olarak sunduğu gerçeğini hatırlarsak, demokrasimizin neden bu kadar geri olduğunu anlamak daha da kolaylaşır.

Medya patronlarının sermaye yapısını incelersek, basının neden bu kadar geri kaldığını ve özgürleşemediğini daha iyi çözebiliriz.

 

28 Şubat sürecini hatırlasanıza….

 

Tüm gazetelerin manşetlerini generaller dikte ettiriyordu ve biz de bunları yalnızca okumakla kalmıyor, aynı zamanda bal gibi yutuyorduk.

ANAP-DYP koalisyon sürecinde Aydın Doğan’ın gazeteyöneticilerininkabinedekibakanlarlayaptığı ihale  pazarlıkların atanı kolmadıkmı?

 

Bir dönem Hürriyet iktidara en yakın politikayı güderken, Radikal Gazetesi alabildiğine muhalefet ediyordu. Aynı adamın iki gazetesinden biri iktidarın, diğeri kamu oyunun nabzına şerbet vererek güya kamu görevi yapıyordu.

                                                               ***

Demokrasinin olmazsa olmaz koşulunun “özgür basın” olduğu gerçeğinden hareket ettiğimizde, basının her yönüyle bu kadar yerler de süründüğü bir ülkede kuşkusuz siyasi iktidarlar da buköhnemişyapıdanellerindengeldiği kadar yararlanacak ve bu fırsatı kaçırmayarak basını  lime lime edecektir. Basın kamuadına, demokrasi adına, insane hakları adına, hukuk adına mücadele edip, görev yapmamışsa, herkes kendi menfaatlerine hizmet etmişse, ortaya çıkan bu yapıda da medya gruplarından olaylar karşısında birlikte ve tutarlı hareket etmesi beklenebilir mi?

                                                               ***

Tüm bu yaşananlar, görevini layıkı ile yapmaya çalışan bir yerel basının güçlenmesi ile ortadan kalkabilir  ve önlenebilir.

 

Demokrasi yerelden başlar sözünü iyi kavramak, yerel basının güçlenmesinin temellerini atmak lazım ki, bu ülke hem Aydın Doğan gibi patronların menfaataracı olan gazetelerin halkı kandırmacasından kurtulsun, hem de cemaat ayaklarına halkı bir başka türlü yalan dolanın içine sürüklemeye çalışanlarınkinden.

 

Türkiye’dedemokrasi, insanhakları, hukuk istiyorsak, bunun ilk ayağı özgür yerel basın olacaktır.

Galiba Fikret İlkiz’in de kast etmek istediği bu.

Fikret İlkiz’in sözünü ettiği basın nerede?