Başladı, gerisi çorap söküğü gibi gelecek!..

YAYINLAMA: 29 Aralık 2014 / 18.00 | GÜNCELLEME: 29 Aralık 2014 / 18.00

Türkçe’de ne güzel bir söz vardır: Sakalım yok ki sözüm dinlensin!..

Bakan Başkan’ın Yeni Akit’e verdiği röportajı sesli olarak dinleyince aklıma ilk gelen söz bu oldu.

Eğer okumadıysanız, hemen bulun okuyun. Önceki gün gazetemizin manşeti buydu. Güzelbey’in ipliğini pazara çıkarançok önemli saptamalar var. Bütün ihaleler paralelcilere veriliyormuş. Şahin, “Hepsini iptal ettim” diyor. Keşke, büyükşehir belediyesinin son 10 yıllık hesapları açıklansa da, kamuoyunun dili bir karış dışarı çıksa...

ŞuAntepli oligarklar isim isim sıralansa da, merakımız zail olsa!

 

Asım Güzelbey’inparalel olduğunu ilk yazan benim! Ama bilip de susan ve keyfini sürenler ayrı bir konu, bahsi diğer! Sıra onlara da gelecektir.

Pensilvanya’ya direkt uçmazdı. Kanada’da da işim var diye oraya uçar, oradan da Pensilvanya’ya...

Bir sürü arkadaşım, tanıdığım, bu kentte büyük paralar kazanansanayicilerinPensilvanya’ya gittiğini biliyorum. Aleni yapmazlardı, duyulmasını hiç istemezlerdi. Sanki ayıp bir şey yapıyorlarmış gibi!..

 

Hangi partiyi, hangi tarafı tutuyorsanız tutun, şu gerçekten kaçamazsınız!

25 Aralık başarılı olsaydı, MIT Müsteşarı da, Başbakan da, bazı Bakanlar da tutuklanacaktı! Bu kadar basit!

Bunu, yolsuzluk operasyonu ile karıştırmak ancak absürt bir mantığa sahip olmakla mümkündür! O tamamen ayrı bir olay. Silahsız bir devrim bal gibi gerçekleşiyordu. İleride bütün bu olup biten teferruatıyla gazetelere, kitaplara konu olacaktır.

 

Amaç, Hoca’yı aynı Humeyni gibi İstanbul’a getirip, en az bir milyon kişiye karşılatmaktı. Tıp doktoru Asım Bey’in de arzusu buydu herhalde!

Hoca’yı Amerika’dan istemenin, bu aşamada, fazla ciddi bir tarafı yoktur. Allah aşkına bütün bu işler Amerika’nın haberi olmadan mı yapılıyordu?

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü JenPsaki, günlük basın toplantısında, “Kırmızı bülten çıkması halinde Fetullah Gülen’i iade eder misiniz?” sorusuna, “Biz bu gibi soruları ilke olarak yanıtlamıyoruz” deyip, soruyu soran gazeteciyi susturmuştu!

 

Hoca ve cemaatı Amerika’da hem çok güçlü, hem de itibarlı. Bu duruma bir günde gelmediler tabii, arkalarında uzun yıllar var.

Geçen gün Türkiye’ye yılbaşını geçirmeye gelen, Etiyopya’nın Başkenti AddisAbaba’da önemli görevi olan bir sınıf arkadaşımla telefonda hasret giderirken, “Hoca’ya burada hazırlık yapılıyor!” deyince, gayri ihtiyari “Haydaa, o nereden çıktı? Onu oradan kim sökebilir ki! Obama gider, o kalır” dedim.

Doğru söylüyorsun. Ama bu gibi insanların her zaman bir ‘B’, bir de ‘C’ planı olur bilirsin. Güney Afrika’da ve bir süredir yaşadığım Etiyopya’da, ne olur olmaz diye hazırlık yapıldığını iyi biliyorum” deyince, “Eh, bu Amerika’nın sağı solu belli olmaz” diye de düşünmeden edemedim.

 

Suriye krizitaa ilk baştan Amerika’nın planı, sözü ve desteği olmadan olur muydu? Aksi düşünülmemeli bile!..

 

ABD, Humeyni’yi İran’a getirdiğinde Şah Rıza Pehlevi’nin de incinmeden, itibarıyla Mısır’a gitmesine, orada yaşamına devam etmesine yardım etmişti. Adam orada kısa süre sonra kanser oldu ve öldü.

Sonra da İran söz dinlemeyip ABD ile ihtilafa düşünce ambargoyu yedi ve dünyanın bu petrol zengini ülkesi gelişemeden bugünlere geldi!

 

Şimdi yeni bir dünya kuruluyor. Çok yakın bir gelecekte enerji ihracatçısı olacak olan ABD’nin yeni stratejiler geliştireceğini düşünerek bizim de kendi akıllı stratejimizi geliştirmemiz gerekir.

 

 

Başladı, gerisi çorap söküğü gibi gelecek!..