Dalavere

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Son on beş sene içinde bir çok seçim geçiren ülkemde, her seçimde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin acındırma politikasına halk o kadar güzel kanmakta ki, tarifi mümkün değil. Hani bir köyde muhtar seçimi olur, film senaryosu icabı, Şener Şen toprak ağasıdır. Muhtarlık seçimi için adaydır, “sana vereceğiz ağam” diye, köy halkı yemin eder. Sandıktan köyün ağası Şener Şen’e bir oy çıkar.
Ben de bir araştırma yapmaya çalışmaktayım. Çarşıda alış verişe çıkmış halkla, pazarda pazarcı esnafı ile, takside, dolmuşta şöför ve yolcularla sandık ve siyaset konusunda konuşuyorum ve sonunda:
Peki oyunuzu kime verdiniz ?
AKP’ye verdiysem elim kırılsın.
Bakıyorum adamın eli sağlam, kırık değil. Ama sandıktan toplumun yarısının oyu ile diğer yarısının istemediği bir parti, tek başına iktidar olması ne kadar doğru olur, onu düşünmemiz gerek.
Yürütme, yargı ve yasamanın tamamı bir elde olursa, ne kadar sağlıklı nefes alırız? Aslında iyi niyetle düşünürseniz, bir yaramazlık olmazsa , o zaman şeker helva. Geçtiğimiz 14 sene evvele gidelim, yapılan icraatlar öncesi iktidara gelişlerinde, F tipi ile bir güç birliği yaptığını gözardı edemeyiz. Bu nedenle zamanın SerVekili, F tipine verilen ödünleri bir tarihte açıklarken:
Ne istediler de vermedik. Demesini unutmamamız gerekir.
Başta askeri vesayet diye dillerine doladıkları sözlerle, askeri personeli gece yarısı göz altına almalarını, düzmece delillerle ordumuzun değerli komutanlarını tutuklamalarını, bu iğrenç sindirme politikalarını üzülerek izledik. Düzmece kağıtlara yazılan suikast senaryoları, kozmik oda talanı, bilgisayar sabit belleklerine sonradan girilen yalan dolan iddialarla ordunun değerli mensuplarına vurulan lekeleri, içimiz yanarak seyirci kaldık. Ülkemizin yetiştirdiği değerli bilim adamlarını düzmece delillerle göz altına aldılar. Bu değerli insanların göz altına alınmaları hep ‘Bu adam beni dövecek’ diyerek, adama dayak atma senaryosu içinde geçti bunca 15 yıl.
Her seçim öncesi mağduru oynayarak, toplumda kendini acındıran bir senaryo uygulaması, oy toplamada başarılı oldu. Yasamada çıkardığı kanunlarla, yaptığı icraatı meşru kılan bir sistem ortaya konmaya çalışıldı. Meclisten çıkan kanunlar, toplum için olması gerekirken, kişiye mahsus kanunların çıkarılması, toplumu kutuplara ayırmaya yetmişti.
Bizden olan ve bizden olmayan, diyerek, iki kutuba ayırdıkları toplumu öyle sarstılar ki toplumun doğru düşünmeye aklı kalmadı. Birden 17 Aralık ve 25 Aralık yolsuzluk olaylarının ortaya çıkması ile toplum sarsıldı. Bilinen iktidarın yol arkadaşlarının ortaya çıkardığı bu yolsuzluk bohçasının pazara çıkması, iktidarı ve dolayısiyle SerVekili çok hırpaladı.
Deliller oradan buraya gide gele kuşa dönüp, komisyonda ortadan kaldırılması için verilen karar, meclisin diğer yarısı tarafından tepki ile karşılandı. Yapılacak tek şeyin, olayın inkar edilmesi idi, iktidarı bu inkar rahatlatacaktı. Olmadı, inkar etmediler, ‘’Beni bile dinlemişler’’ diyen bir Servekil’in arkasına saklanacağı bir başka olay yaratması gerekmekteydi.
‘’ Paralel Yapı ‘’ ismiyle adlandırdıkları, eski ortaklarını, halka şikayet edip onlardan sempati beklemeye başladılar. 245’e karşı 255 oyla toplum vicdanlarında ‘’YOLSUZLUK ‘’ adına açılan yarayı unutturmaya ‘’Paralel Yapı ‘’ savsatası pek işe yaramadı. İşte bu sırada BAŞKANLIK SİSTEMİ tartışması yaratılarak, ortamdaki Yolsuzluk tartışmalarını sulandırmaya çalışan iktidar, ellerindeki medya teşkilatı ile çok yoğun bir uğraşıya başladılar.
Bu ülkenin Başkanlık sistemine değil, dürüst ve namuslu idarecilere, doğru siyasetçilere, adil bir seçim sistemine, halka yalan söylemeyen vekillere, hülasa gerçek demokrasiye acilen ihtiyacımız olduğunu düşünmekteyim, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.



Dalavere