500 Yıldır değişmeyen alışkanlık: Dedikodu!

YAYINLAMA: 11 Şubat 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 11 Şubat 2015 / 18.00

Araştırmacı yazar merhum Cemil Cahit Güzelbey’in ‘Şer’i Mahkeme Sicilleri’ yıllarca gazetemizde yayınlanmıştı. Bir gün bize gülerek, “Çocuklar, dün ne okudum biliyor musunuz?” deyince hepimiz pür dikkat ne söyleyeceğini beklemiştik.

 

Bu Antep dedikodudan batmazsa, hiçbir şeyden batmaz...Tam 500 yıl önce bir kadı tarafından edilmiş bu sözler galiba hala geçerliliğini koruyor...” demişti.

 

Gaziantep, dünyanın en eski yerleşim birimi, sanayi ve kültür kenti, çağdaş kent vb... Ama Gaziantep, hala bir kasaba!.. Herkes, herkesle çok yakından ilgili... İnsanlar kendi işlerinden çok başkalarınınki ile ilgileniyor!..

 

Her ekonomik krizde önemli sanayi kuruluşları mutlaka ya iflas ediyor, ya da satılıyor!.. Ekonomi biraz düzelince bunlar unutuluyor. Taa ki, bir sonraki ekonomik krize kadar...

 

Gaziantepli ferdiyetçi... Paylaşmasını sevmiyor! Katılımcılık tarafı henüz gelişmemiş! Bunun doğal sonucu olarak insanlar kıskanç! Rekabet kurumlar arasında yapılmadığı için bireyler birbirini sever gözükseler de gerçek merhum Ömer Köylüoğlu’nun sözlerinde yatıyor:

Antepliler insanı acıyarak severler!..  13.07.1999

 

 

Bankacılar olup biteni

doğru okumak zorundalar!

 

Yan sütunda 13 Temmuz 1999’da yazdığım bir yazıyı tekrar köşeme alıyorum.

16 yıl önce yazdığım bu yazıyı bazı sanayiciler ama bilhassa bütün bankacılar, fotokopisini ceplerinde taşıyormuş. Şimdi diğer ceplerine de bu yazımı koysunlar!

 

Antep’te üretim ne zamandan beri var, biliyor musunuz?

Bologna Üniversitesi Profesörü Nicolo Marchetti’nin Tilmen’de yaptığı kazılarda bulduğu ‘loom weight/dokuma tezgahı ağırlığı(Resim) beni hem şaşırtmış hem de çok mutlu etmişti.

Tarih, milattan önce 1500! Yani 3 bin 500 yıl öncesi, bizim buralarda yüzlerce (Bulunan ağırlıkların sayısına göre!)dokuma tezgahı var, harıl harıl çalışıyor.

 

Sanayicimiz MIT, Cornell, Harvard veya Oxford’dan yüksek lisans diploması almamış! ODTÜ veya Boğaziçi’nden lisans diploması almadığı gibi!..

O halde kim yapıyor bu işi? Çarıklı erkan-ı harp! (Eğitimi olmayan ama kafası iyi çalışan, kurnaz ve uyanıklar için esprili kullanılan bir ifade!)

Eğitimli insanlarabiraz zor yaptırırsınız OSB’deki çoğu işi, mesleği! O riskleri göze almak, taşın altına eli koymak herkesin harcı değildir! Ama o insanların kanında, geninde iflah olmaz bir ‘müteşebbislik ruhu’ vardır. Önlenemez bir ‘meydan okuma’ hali, ‘başarmak’ hırsı ama özellikle de aşırı ‘kendine güven’ duygusu bugün Gaziantep’te Türkiye’nin en büyük Organize Sanayi Bölgesi’nin oluşumuna neden olmuştur.

 

Bu insanların felsefesi ve motivasyonu hep ‘kendine güven’ olmuştur.Güvensiz kişiler, başarılı değil başarısız olmayı bekler ve o korkuyla, risk almaktan kaçınırlar. Kendilerine düşük değer biçerler.Oysa, kendine güveni olan kişiler, kendi yeteneklerine güvendiklerinden her zaman kendilerini kabul ettirme eğilimindedirler, olumlu düşünmeyi sürdürürlerve bunun için istemedikleri şeyleri yapmak zorunda olduklarını düşünmez, haklarına başkalarının haklarına tecavüz etmeden sahip çıkarlar.

 

Müteşebbisler krizlere alışıktır! Her yedi senede bir bu ülkede kriz olur. 1994 krizi, 2001, 2008 ve huzurlarınızda  2015 krizi! Krizlerden hep devalüasyonla çıktık, yolumuza devam ettik.

Ama bu kez kriz yalnız bizim krizimiz değil! ABD, yeniden soğuk savaş yıllarındaki gücüne dönmeyi hayal edenRusya’ya ders vermekle meşgul! Eksantrik ekonomik ambargo (!) uyguladığı Rusya’nın hali bizi de perişan ediyor! İki sene vadeli mal sattığımız piyasalardan tahsilat zorluğu çektiğimiz gibi, mal satmakta da zorlanıyoruz.

 

Arka bahçemizdeki petrol zengini piyasaya ihracat rekorları kırarken, Türkiye’nin bu bölgeye yaptığı ihracatın yüzde 25’ini Gaziantep gerçekleştirirken başarılıydık.Şimdi orada savaş var. Allah aşkına bu bizim savaşımız mı?Ama başarısızlık bizim oluyor!

 

OSB, bir günde bu büyüklüğe gelmedi. Ardında çeyrek asır var. Krizler, savaşlar, terör derken daha Gaziantep’te burjuvayı bile oluşturamadık! Şimdi tekrar bankacıların esaretine girmek üzereyiz!

Daha önce yazdığım, ‘Saadet zinciri’ yazısı bir gerçek! Ama ne yapsınlar?İşlerini bir şekilde döndürebilmek için arayış içindeler, kafalarını duvardan duvara vurarak, zaman kazanıp, bu sıkıntılı süreci yenmeğe çalışıyorlar.

Sanayiciler pahalı araba aldılar, ev aldılar hikayesi bana kıskançlığın yorumu gibi geliyor! Bunu konuşacağımıza, savaşı barışa nasıl dönüştürebiliriz, komşunun petrolünün gücünden nasıl daha efektif yararlanabiliriz, bunları konuşalım.

 

Gaziantep, büyük montanda kredi kullanıyor. Doğru! Ama bir doğru daha var. Türkiye’de banka parasının takipteki en az alacaklı olduğu yer Gaziantep!

Eğer bütün bu yazdıklarım bankacılara bir şey ifade etmiyorsa, bir de aşağıdaki fıkrayı okusunlar. Gerçi, çok bilinen bir fıkra ama tekrarında fayda var…

 

Çobanın biri dere kenarında koyunlarını otlatıyormuş.Tam o anda, yanına bir Cherokee Jeep yanaşmış.Brioni gömlek, Prada ayakkabı giyen, Ray-Ban gözlüklü ve Stefano Ricci kravatlı bir sürücü, aşağıya inip, çobana sormuş:

Kaç tane koyunun olduğunu bilirsem, bana onlardan bir tanesini verir misin?” 

Çoban, bir adama bir de koyunlarına bakmış; "Tamam" diye cevap vermiş. 

 

Genç adam arabasını park etmiş, telefonunu bilgisayarına bağlayıp, bir NASA sitesine girmiş, GPS'ini kullanarak yeri taramış, bir database ve logaritma ile doldurulmuş 60 excel tablosunu açmış ve 150 sayfalık bir rapor basmış. Ardından, çobana dönerek; 

"Tam 983 adet koyunun var!" demiş. 

 

Çoban da "Doğru" diye cevap vermiş, "Koyununu alabilirsin."

Genç adam koyunu almış ve jeep'inin arkasına koymuş. Bu kez çoban genç adama dönüp; 

"Peki... Senin nerede ve ne iş yaptığını bilirsem, koyunumu geri verir misin?" diye sormuş.

Adam da "Evet neden olmasın" diye yanıtlamış. Bunun üzerine çoban; 

"Sen bankacısın" demiş. 

Adam hayretle sormuş: "Nasıl oldu da bildin?"

Çoban, "Çok basit!" diye cevap vermiş. "Buraya çağrılmadan geldin, bu bir.İkincisi benim bildiğim bir şeyi bana söylemek için benden bir koyunumu istedin.Üçüncüsüne gelince, bir b.ktan anlamıyorsun, çünkü koyun diye köpeğimi aldın....

 

Bunu Konfüçyüs söyleseydi, ne büyük düşünür denirdi! Ama çoban söylediği için bakalım bankacılar nazır-ı itibara alacaklar mı?

Bekleyelim, görelim!..

  

 

 

500 Yıldır değişmeyen alışkanlık: Dedikodu!