“Sık lan sık” diyen polis memuru değil, bir devlet zihniyeti ve yönetim şeklidir!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Eylem yapan esnafın üzerine,  biber gazı sıksın diye polis arkadaşını ensesinden iteleyerek, “Sık lan sık” diye bağıran polis memuru C.G.G.'nin görevden alınmasının ne anlamı var, anlayamadım.

Siz o polisleri ellerinde biber gazı ile TOMA’larla neden oraya gönderiyorsunuz?

Elindekini vatandaşa sıksın diye değil mi?

Zavallı polis memurunun tüm suçu bunu yüksek sesle ifade etmiş olmak mı?

Ya da polis memuru C.G.G.’yi görevden aldınız diye, artık vatandaşın üzerine biber gazı ve tazyikli su sıkmayacak mısınız?

                                                               ***

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da dediği gibi, İç Güvenlik Paketi yasalaştığında, o polis gözünü kırpmadan adam vuracak sokakta.

Sık lan sık” zihniyetinin temelini oluşturan devletimiz de, “Vatandaş demek ki haketmiş” deyip, çıkacak işin içinden.

Nitekim Gezi eylemleri sürecinde polis kurşunu ile ölen ve yaralanan gençler için de aynı şey söylenmedi mi?

                                                               ***

Mesele bir polis memurunun “sık lan sık” demesi değil ki!

Devletin vatandaşı her zaman kendisi için bir tehdit unsuru olarak görmesi, suçlu, dövülmesi, işkence edilmesi, öldürülmesi gereken bir tehlike olarak algılıyor olması.

Devlet bir dönem Doğu ve Güneydoğu’da “Sık lan sık” dedikçe, polis, asker, özel timci hepsi hep birlikte sıktılar ve binlerce insanı öldürdüler.

Çocukları, babaları kadınlarının, annelerinin gözü önünde vurdular.

Devlet, “Yak lan yak” dedikçe, gözlerini kırpmadan köyleri, mezraları, içi dolu minibüsleri ateşe verip, insanları cayır cayır yaktılar. Evlerinden, köylerinden kaçmaya mecbur bıraktılar.

                                                               ***

Hiç kimse onlara “Neden sıktın lan”, “Neden yaktın bu masum insanları” demedi.

Hatta , “Vatan için kurşun atan da kurşun yiyen de şereflidir” diyen şereften ne anladığı konusunda derin kuşkular uyandıran azmettiriciler tarafından yönetildi bu ülke.

Bugün halen o dönemin karanlık cinayetlerinin bir çoğu aydınlatılamadı, faili meçhul kaldı, çoğu insanın mezarının yeri bile bilinemiyor.

Anneler, yıllardan beri ellerinde yavrularının fotoğrafı o meydan senin, bu meydan benim dolanıp duruyor kıvranarak.

                                                               ***

O zihniyet ki devletimizin en temel zihniyetidir.

Hrant Dink için de “Sık lan sık” diye talimat verdi.

Ciğeri beş para etmeyen genç çocuklar gelip kalleşçe silahı dayayıp, Hrant Dink’i katletti.

Devletimiz, arkasına bayrak asıp, alınlarından öperek fotoğraf çektirdi, “sıkan lan”larla.

Katiller ve katilleri yıllardan beri saklama, gizleme çabası sürüp gitti. Çünkü devlet içinde “sık lan sık” denen çetenin ucu taaa yukarılara kadar uzanıyordu…

Yürekli insanlar peşini bıraksa, Dink dosyası da çoktan diğer faili meçhullerin bulunduğu tozlu raflarda yerini almıştı bile.

                                                               ***

Mesela devletimiz, Diyarbakır cezaevinde de askere ve gardiyana, “Eziyet et lan eziyet” demişti bir zamanlar.

O cezaevine yolu düşüp de o işkencelerden geçmiş insanların yaşadıklarını, biz sonradan dinlemeye ve okumaya bile dayanamadık.

Okurken başımız döndü, midemiz bulandı, yüreklerimiz paramparça oldu, ağladık, insanlığımızdan utandık.

Devlet öyle bir “Eziyet et lan eziyet” demiş ve eden de öyle bir eziyet etmişti ki,  oradan sağ kurtulabilenler de onların yakınları da can havliyle dağların yolunu tutmak zorunda kalmıştı.

Devletimiz, orada yüzlerce, binlerce insana hayatı dar, dünyaya geldiğine pişman eden uygulamalar için ne kimseyi suçladı, ne de yargıladı.

O zamanın koşulları onu gerektiriyordu dedi, çekildi kenara…

                                                               ***

Ya Roboski’de! Roboski de olan neydi?

34 tane çoğu çocuk yaştaki insan, kaçak getirdikleri bilindiği halde en tepedekinin, “Vur lan vur” demesi ile tek tek nokta atışı ile öldürülmedi mi?

Vur lan vur” diyeni  açığa mı aldılar?

34 tane eve ateş düştü, anneler, babalar, çocuklar, kardeşler, eşler kan gibi gözyaşı döktü. 34 genç bendenin battaniyelere sarılmış, eşek sırtında taşındığını gösteren o utanç verici fotoğraflar beynimize, yüreğimize kazındı da ne oldu?

Devlet, “vur lan” diyeni ortaya çıkardı mı?

Kim hesap verdi?

                                                               ***

Biz de böyledir, hep böyle ola gelmiştir.

Devlet “sık lan” deyince sıkılır, “vur lan” deyince de vurulur.

Hiç kimse hesap soramaz, yapanın yanına kalır.

“Sık lan sık” diyen polis memuru değil, bir  devlet zihniyeti ve yönetim şeklidir!