Karlı Kanada’dan haber var!..

YAYINLAMA: 24 Şubat 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 24 Şubat 2015 / 18.00

Gaziantep’in eski Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey, halen yaşadığı Kanada’dan malum gazeteye yaptığı açıklamada, “Beni çok arayan var, beni parlamentoda görmek isteyen çok sayıda hemşehrimin baskısı altındayım. Ancak, milletvekilliği için herhangi bir müracatım olmadı” demiş.

 

Aday adaylığı için başvuramamasının sebepleri var. Her ne kadar, malum gazeteye açıklamasında, “Ben durması gerektiği yerde durmasını bilirim” dese de hiç inandırıcı değil! Çünkü, asıl hedefinin ‘Sağlık Bakanı’ olarak yüce milletimize hizmet etmek olduğunu çoğu kimse bizzat kendi ağzından duymuştu.

Malum gazete bundan bir süre önce de Güzelbey’in ağzından ‘Güzelbey, son anda adaylıktan çekildi’ başlıklı

şu haberi yayınlamıştı:

“Güzelbey’e yakın kaynaklar, bunda şer odaklarının, iftiracı güç odaklarının ve çamur siyasetinin etkisi olduğuna inanıyor. Aynı kaynaklar, Gaziantep’e annesinin elini öpmeye gelen Güzelbey’in, ‘Siyaset mert yapılmıyor. Bu dünyanın öbür tarafı da var. Ahirette iki elim yakalarında olacak… Aday listeleri kesinleşinceye kadar Gaziantep’e gelmeyeceğim’ diyerek şehirden üzülerek ayrıldığını anlatıyorlar…”

 

Güzelbey’e yakın kaynaklar’ kim? Malum gazetenin bizzat kendisi! Tenakuza düşüyorlar! Güzelbey, kendi arzusu ile milletvekilliğine aday olmadığını söylüyor, ama daha önceki açıklamada, şer ve iftira odaklarının ve çamur siyasetinin etkisi ile politikadan uzaklaştığını ifade ediyor. Bunun hangisi doğru?

İkisi de değil!

Asıl neden, 1. Paralelci olduğu için dışlandı. Hiçbir şansı kalmadı. 2. Gaziantep’e tam 10 yıl kaybettirdi. Aradan bir yıl geçti, hala geride bıraktığı tortular temizlenmekle bitmedi!

Ba’de harap-ül Basra(Basra harap olduktan sonra) anlamında, Ba’de harap-ül Antep!

Antep’i harap ettikten sonra bir de milletvekili olmak istiyorum da, istemiyorum!.. İlerisi ve  gerisi, hep ‘Laf ü güzaf’ yani ‘boş sözler’…

 

Karlı Kanada’dan gönderdiğin, Sibirya kurdu dev köpeğinle(!) çekilmiş resmini çok beğendim, sağlıklı görünüyorsun.

Fitne, fesatla uğraşacağına, her zaman sevip huzur bulduğun, taa Finlandiyalar’a kadar gidip özlem giderdiğin karla şimdi Kanada’da ne güzel mutlu görünüyorsun.

Sertifikalı emlakçı mı olacaksın, başka bir şey mi? Her ne ise, işine, okuluna git, keyfine bak, buradaki malum bir-iki gazeteye de açıklama da falan bulunma!

Bu malum gazete seni günlerce manşete çekip, sonra da Hürriyet gazetesinin manşetinde seni bütün Türkiye’ye rezil etmedi mi?

Bütün Türkiye seni o manşetten tanımadı mı? Sonra ne oldu da tekrar kuyruk kuyruğa verdiniz, onu da bütün basın camiası en küçük detayına kadar biliyor. Hala onlara güveniyor musun? Zaten artık gazeteciliği bıraktılar, baklavacılık, fıstıkçılık yapıyorlar. Bu daha karlı olsa gerek.

Aziz kardeşim, burası ile ilgini kes ki huzurlu olasın. Biz de huzurlu olalım. Baki selamlar…

 

 Kahvaltıda ağırlayacağınız misafiriniz mi var?

 

Bu yazıyı daha ziyade beni Gaziantep dışında internetten takip eden okuyucularım için yazıyorum. Çünkü, Anteptekiler’in çoğu şimdi okuyacaklarınızı zaten biliyorlar.

 

Bir arkadaşımın İzmir’den, içlerinde gazeteci de bulunan,  misafirleri geldi, geçtiğimiz hafta sonunda.

Arkadaşım misafirleri için program yaparken iki kahvaltıdan birini evinde, diğerini de Orkide’de vermeyi düşünmüş. Ancak, internet yazışmalarında misafirler kahvaltıyı Sahan’da almak istediklerini söylemişler. Çünkü internette Sahan’ın kahvaltıda 100 çeşit yiyecek sunduğunu, ciğer kebabı verdiğini görmüş, okumuşlar, ağızları sulanmış.

 

Neticede arkadaşım, her iki kahvaltıyı da dışarıda, birini Sahan’da, diğerini de Orkide’de vermeyi kararlaştırmış.

Önce Orkiye gitmişler. Kendisi de ilk kez orada kahvaltıya gittiği için ne olacağını bilmiyormuş.

Onun anlatımıyla yazıyorum: “Bu kadar güzel bir kahvaltı sofrası görmedim. Mekan güzel, hizmet edenler kibar, yiyecekler son derece lezzetliydi. Şunu da iyice müşahade ettim ki, Gaziantep’te katmeri en güzel Orkide yapıyor. Nasıl yapıyorlarsa, son derece lezzetliydi. Misafirlerim o kadar beğendi ki, Gaziantep’te böyle bir mekan olduğuna, böyle bir lezzet olduğuna inanamadılar, bana teşekkür üzerine teşekkür ettiler.

 

Ertesi gün de Sahan’a gitmişler. Yine arkadaşımın anlatımıyla yazıyorum.

Koskoca mekanda 3 masa falan vardı. Garip bir soğukluk hakimdi! İlgi zayıftı. Serpme kahvaltıda belki 50 çeşit reçel-peynir-zeytin koymuşlar, göz boyamak için, ne gereği varsa… Ciğer var mı, dedim. ‘Evet var’ dediler ama getirmediler. Omlet var mı, dedim. ‘Evet var’ dediler ama onu da getirmediler. Yiyecekler lezzetsizdi. Ben beğenmedim ki, misafirlerime nasıl buldunuz, diye sorayım. Onların da sesi çıkmadı!

 

İnternet önemli, çok önemli. İnsanlar orada gördüklerine inanıyor ve Gaziantep’e o hayalle geliyorlar. Sonra da hayal kırıklığına uğruyorlar. Neyse ki, bir gün önce gittikleri Orkide durumu kurtarmış.

Öğle yemekleri için ‘Gaziantep Klasiği Çağdaş’a gitmişler. Misafirler, ne yiyeceklerini şaşırmışlar! Ağızlarına neyi koysalar, “Bu herhalde dünyanın en lezzetli kebabı, lahmacunu…” derken, diğer yiyecek çeşitleri için de aynı şeyleri tekrarlamaktan kendilerini alamamışlar. Tatlı faslına geçince şöbiyet ısmarlamışlar. Ancak, bittiğini öğrenince öyle üzülmüşler ki, teselliyi baklavada aramışlar! Söylemeye gerek var mı? Bayağı teselli olmuşlar… Çıkarken de kutu kutu baklava satın almışlar.

 

Bu arada ‘Halil Usta’yı da anmadan geçmek günah olur! Oradan da memnun ayrılmışlar.

Gelelim akşam yemeğine…

Bayaz Han’da artık bir Antep klasiği oldu. Oradaki ambiyans başka hiçbir yerde yok. Hizmet edenler son derece ilgili. Yiyeceklerin hepsinden memnun kalmışlar.

Asıl reklam bundan sonra başlıyor. Misafirler İzmir’e dönünce bütün bunları yağlandıra ballandıra anlatacaklar. Gaziantep’e yeni dostlar, müşteriler kazandıracaklar.

 

Hep yiyecekten bahsettim. Aç karnına yazınca böyle oluyor!

Zeugma Müzesi’ne hayran kalmışlar. Orada bayağı uzun zaman geçirmişler. Mozaikleri büyük beğeni ile seyretmişler.

Velhasıl, onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine

 

 

Karlı Kanada’dan haber var!..