PARSEL

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Yine bir fırtına koptu geçtiğimiz hafta. Biri güdümlü iki çift laf etti, ayarsız ve dengesiz. Hani toplumun dikkatini bir yere yöneltmek adına bir söz söylenir ya. Herkes oraya bakarken, bir başka konuyu hasırın altından kaydırırsınız. İşte tam böyle bir hafta geçirdik. Biri merkezi hükümetin belediye başkanı, diğeri ise SerVekilin yardımcısı ve de hükümet sözcüsü, bir Ege Denizi dalaşına girdiler.

Bu arada birisinin beklentisi, oğlunu Meclise Vekil olarak sokmak adına tezgah kurarken, bir diğeri anayasada olmamasına rağmen örtülü ödenek peşinde. İşte bütün bunlar bu kargaşa arasında cereyan etmeye başladı. Bir vekilin önerisi ile Cumhura örtülü ödenek tahsisi meclise geldi ve de jet hızı ile görüşülmeden kabul edildi. Miktarı belli değil. Harcama yeri neresi olabilir diye kafa yormamız gerek. Hani emeklilere iki aylık bayram desteği vaadine karşı çıkan SerVekil , muhalefete sert bir şekilde “Bu bütçeye 24 milyar recep yükü getirir, bu parayı nereden bulacaksın ?” diyerek itirazını ortaya koyarken, örtülü ödenek olarak ne kadar recep konulacağını, hatta Beştepe’deki sarayın giderlerini kim hesap edip, hangi bütçeye konulacağının düşünülmesi gerekir.

Aklıma hep Osmanlı Devleti’nin son 1856’lı yılları gelir ve hep bu konuda üzülürüm. Padişahın ihaneti ve ihtirasları ile Devletin yıkılması, yeni bir Cumhuriyetin vücut bulması yetmiş seneye mal olmuştur. Hala bu Osmanlı kafasından kurtulamamak, bizleri derinden yıpratmaktadır. Şimdi ise bir saplantı ‘paralel yapı’ adına, akıllarda takıntı başlatır. Ülkeyi yöneten insanlar, ülkedeki bir çok konuyu bu takıntıya bağlamaktalar. Paralel yapı ile on beş sene evvel kazanılan seçim, paralel yapı ile islam dünyasında tesis edilen itibar, paralel yapı ile bir çok ülkede eğitim adı altında sempati toplayan bir yönetim, kendisine engel teşkil edeceğini anlayınca, “Ne istediler de vermedik ‘’ diyebilecek kadar gerçeği ortaya koyanlar, şimdi aynı teşkilata “TU KAKA” demeye başlamalarını ibretle seyretmekteyiz.

Biri ötekini ‘’ PARALELCİ’’ olarak suçlamakta, diğeri ise Paralel yapıya arazileri parsel parsel sattığını iddia etmekte. Birileri de ortaya çıkıp, “Bunlar bizim iç meselemiz” demekte. Yani memleketin arazileri üzerinde yolsuzluk yapılmakta, kamunun malı talan edilmekte ve bu konu bir partinin iç meselesi diye adlandırılmakta. Adam adama demez mi ‘’ Siz insan mı kandırmaktasınız , bizi aptal mı zannettiniz? ‘’ diye. Burada biz ne anlamamız gerekir diye soru soracağımız bir makam veya mevki bulunmamakta.

Cumhur bile iktidar bayrağı ile meydanlarda Davud’un oğluna oy istemekte. Ne günlere kaldık. Cumhuriyetin Savcıları derin bir sessizlik içinde tiyatro perdesini izleme yerine, uyumayı tercih etmekteler. Bir SerVekil yardımcısı bu talandan haberdar, olan biten hakkında bilgisi bulunmakta ve sessiz kalmakta. Eğer talan varsa ve de birileri bunu biliyor da adli yerlere bildirmiyorsa, işlenen suça iştirakten o da suçludur.

Milletin Vekili teşri masumiyet kalkanı arkasına gizleniyorsa, suça iştirak ortadan kalkmamakta. Hani uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir yeğenin yurtdışında yakalandığında, “Benim haberim yoktu, beni ilgilendirmez” diyebilen bir vekil gibi değerlendiremeyiz amma, Osmanlı’da olduğu gibi parsel parsel vatan toprağını satıp, elaleme peşkeş çekilmişse, bunu bilipte zamanında ifşaa etmeyen Vekilde suçludur. Bu konuda ‘ iç meselemiz ‘ diye oldu bittiye getirmekte, en az suçu işlemek kadar gayri kanunidir. Bizler bu konuya odaklanıp tartışırken Cumhur’a örtülü ödenek teklifinin mecliste kanunlaşması , ülkenin nasıl pazarlandığını gösterir diye bir sözüm geldi söyledim parsel parsel, hem nalına hem mıhına.

PARSEL