Gemiyi önce istikrar diyenler terkeder

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Siz hiç ülkenin iş dünyasının ileri gelenleriyle sürekli kavga eden, onlara ayar çeken, haddini bildiren, meydan okuyan bir cumhurbaşkanı gördünüz mü?

O iş dünyası ki “istikrar” uğruna 12 yıldan beri bu iktidara neredeyse kayıtsız şartsız destek veriyor.

Geçenlerde genç işadamı dostumuzla önümüzdeki seçim sürecini değerlendirirken, “Vallahi sanayici arkadaşlar bundan önceki seçimlerde hep istikrar deyip duruyordu. Ama şimdi farklı bir yaklaşım var. Boşverin istikrarı memleket kötüye gidiyor.Bazı kazanımlarımızı kaybediyoruz diye çok kaygılılar” dedi.

Siyasi iktidarların ve siyasi cumhurbaşkanlarının bilmesi gerekir ki, birşeyler kötüye gidiyorsa, o iktidardan önce iş dünyası desteği çeker…

                                               ***

İngiltere’nin ünlü ekonomi gazetesi Financial Times’ın, Türkiye’ye 4 sayfa ayırdığını ve “Türkiye hükümetiyle büyük şirketlerin arası açık” yorumunu görünce, genç işadamı arkadaşımızın  tespiti geldi aklıma.

Demek ki siyasi iktidar ile iş dünyası arasındaki kopma ve gerginlik dışarıdan da ayan beyan görülüyormuş.

İşadamı ve sanayici temsilcilerinin, “herşey güllük gülistanlık” şeklindeki hepimizin bildiği malum nedenlere dayanan zorunlu değerlendirmelerini bir kenara bırakırsak, herşeyin yolunda gittiğinin kocaman bir yalan olduğunu, başta sanayici olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin büyük sıkıntı yaşadığını, işsizliğin arttığını, sanayi üretiminin düştüğünü görüyoruz. Mesela Gaziantep’in dünya çapında üretim lideri olduğu halıcılıkta bile 10 makinadan 5’inin ancak çalıştığı gözönüne alındığında, diğer sektörlerin durumu üç aşağı beş yukarı tahmin edilebilir.

                                               ***

Financial Times, iş dünyasının seçim sonrası uygulanacak politikalara ilişkin kaygılarının bulunduğunu dile getirdiği değerlendirmesinde, Erdoğan’ın yönetimi altında imalat sanayiinde faaliyet gösteren bazı büyük grupların inşaat işlerine girdiğine işaret edilerek, seçimden sonra Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın yerine “daha uysal” birinin getirilmesinden duyulan kaygıya da vurgu yapıldı ve “Başka şirket yöneticileri de ülkenin politikalarının ekonomik sonuçlarından endişeli” değerlendirmesi yapıldı.

Babacan’ın ekonominin başından çekilecek olması, yerine kimin geçeceği konusu da iş dünyasını yakından ilgilendiriyor.

Yani bu seçimde, AKP’ye şimdiye kadar olduğu gibi “istikrar sürecek” diye gözü kapalı oy vermeye hazırlanan bir iş dünyası da söz konusu değil.

                                               ***

Financial Times, bir işadamının “Merkez Bankası’na baskısı, özellikle kaygı yarattı” şeklindeki sözlerini de sütunlarına taşırken, tanınmış bir sanayicinin,  1998 yılında yüzde 23 civarında olan imalat sanayinin GSYH’ya oranının yüzde 15’e düştüğüne” işaret ederken sarfettiği “İmalat sanayii görmezden geliyoruz ve bu böyle devam edemez” sözlerinin güçlü destek bulduğuna dikkat çekildi.

Üretimin olmadığı bir ülkede hangi ekonominin ve neyin iyiye gitmesini bekleyebilirsiniz.

Çok yakınınızda yaşananlar da size sermayenin üretimden ranta kaydığını göstermiyor mu?

Antep’in büyük sermayesinin temsilcileri birer emlak ofisi açıp, arsacılığa yönelmedi mi?

Çünkü topraktaki rant daha büyük.

Üretmeden, alıp-satarak daha çok paralar kazanılıyor.

Ama sırf onların arsa, gayri menkul alıp-satarak çok kazanmasının devamı için “siyasi istikrar var canım”ın arkasına sığınmak haksızlık olmaz mı?

                                               ***

Elbette bu ülkede, demokrasinin bilinen tüm istikrarlardan daha özel ve önemli olduğunu bilen geniş bir kitle var.

Demokrasi olmazsa, insan hakları olmazsa, hukuk olmazsa, özgürlükler olmazsa bir ülkenin geleceğinin bir avuç insanın varlığının devamına endekslenemeyeceğini bilenlerin sayısı da oldukça fazla.

Ki o bir avuç insan bile, “Kaybedilen değerler karşısında artık istikrar o kadar da önemli değil” diye gemiyi terketmeye hazırlanıyorsa, değişim kaçınılmaz olmuş demektir.

Gemiyi önce istikrar diyenler terkeder