Bir Hicaz
Ne kadar tanışmak isterdim Bilge Özgen Bey ile bilemezsiniz. Bir roman gibi hayatında Türkiye’yi boydan boya bir kaç sefer, hem çocukluğunda hem de vazife icabı mesleğinde dolaşmış bir önemli kişi. 30 Mart 1935 yılında Viranşehir’de doğmuş. Tapu memuru Sabri Bey ile Atiye Hanım’ın çocuğu olan Bilge Özgen, çocukluğunda babasının keman nameleri ile musikiyle tanışmış. Daha sonraları babasının görevi icabı ilk okula ŞanlıUrfa’da başlamış, daha sonra Adana’da bitirmiş.
Çocuk yaşta babası onu saz meclislerine götürdüğü için, diğer hanendelere uyarak Türk sanat musikisi ile bütünleşmiş. Ortaokulu Adana’da başlayan Bilge Bey, Kilis’te bitirmiş. Lise eğitimini de Kilis’te bitiren Bilge bBey 1954 yılında Ankara Beşevler’de bulunan Erkek Teknik Yüksek Öğretmen Okulu’na başlayıp, 1959 da bu okuldan mezun olmuş. Aynı yıl kendisi gibi öğretmen olan Nevzat Hanım’la evlenmiş.
Babasının kaderini bu sefer Bilge Bey devam ettirmeye başlamış. İlk tayin olduğu il Malatya’da hem öğretmenlik, hem de musiki eğitimini devam ettirmeye çalışmış. Malatya’dan Samsun’a tayin olunan Bilge Bey, Samsun Musiki Derneği’ni kurmuş. Bilge Bey’in Ankara’ya tayini çıktığı zaman Lavta çalmaya başlamış, bu konuda kendisini çok geliştirmiş. Ankara’ya geldikten sonra Malatya’dan tanıdığı Dr. Nazmi Özalp’le tekrar bir araya gelir. Bilge Özgen Bey artık üçüncü dönemini yaşamaktadır. Koro şefliği yanında, tasavvuf musikisi topluluğuna da dahil olur. 1978 senesinde musiki dalında artık beste yapma çalışmalarına hız verir. Yapmış olduğu besteler ile katıldığı bazı yarışmalarda dereceye girer . Bu gelişme Bilge Beye yeni ufuklar açmaktadır.
Nedendir bilmem doktorluk mesleğinde tanıdığım bir çok kişi Türk Sanat Musikisi’nde çok önemli yerlere gelmiştir. Kimileri çok güzel sesli hanendedir, kimileri duygusal kelimeleri dizilere döker güftekardır, kimileri ise beste çalışmalarında en az doktorluk mesleğindeki kadar başarıya imza atar. Cerrah olan doktorların ameliyat sırasında şarkı okudukları çok duyduğum hikayelerdendir. Dr. Mülazım Yıldırım da bu saydığım sınıftan çok takdir ettiğim bir bilim adamıdır.
1972 senesinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olur. Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim dalında ihtisas yapar. Kısırlık ve mikro cerrahi konusunda yaptığı çalışmalarla ismi yalnız Türkiye’de değil, bütün bilim dünyasında duyulur. Klinik Jinekoloji konusunda iki kitap yazar. Kadın hastalıkları konusunda bir kaç derneğin kurucusu olur. Mülazım Bey talebelik yıllarında tanıştığı ve delice sevdiği Dr. Füsun Hanım’la evlenir. Talebelik yıllarında şiir yazmaya olan merakı, onu güftekarlığa yönlenmesine neden olur.
Bir çok şiirini çılgınca sevdiği eşi Füsun Hanım’a yazdığı söylenir. Bestekar Bilge Bey’le Dr. Nazmi Özalp vasıtası ile tanışmaları Dr. Mülazım Yıldırım’ın duygu yüklü satırlarına renk getirdiğini görmekteyiz. Günümüzde genç denecek yaşta yitirdiğimiz Dr.Mülazım Yıldırım’ın bir güftesini o kadar çok severimki, bu gün bu duygusal yaşamın hayal bile edilemiyeceğini düşünmekteyim.
Değerli bestekar Bilge Özgen in Düyek usulde Hicaz makamda bestelediği Dr. Mülazım Yıldırım’ın güftesini bugün kendisini rahmetle anarak aktarmak isterim.
Haber Yollasam seni çağırsam seviyorum diye çıksam bağırsam
Alsam kollarıma sıkıca sarsam, gönlüm çok istiyor kolum sarmıyor
Hani bazen gönül hayal kurar ya hasretten çılgınım akıl bunar ya
Seni sevdiğimi haykırmak var ya, yüreğim söylüyor dilim varmıyor
Canımsın der miyim eğer sevmesem, bilmiyorum artık sana ne desem
Bir ömür boyunca böyle beklesem ömür tükeniyor zaman kalmıyor
Hani bazen gönül hayal kurar ya hasretten çıldırır akıl bunar ya
Seni sevdiğimi haykırmak var ya, yüreğim söylüyor dilim varmıyor
Benimde bu güzelliği tarif etmeye hem dilim varmıyor, hem de kelimelerim yetmiyor diye bir sözüm geldi söyledim..