AHLAK

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Ata rahmetlinin bir sözü vardır, 1937 senesinde söylediği ‘ Ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda iyi ahlaklısını severim.’ Burada en önemli vurgu iyi ahlaklı olmak. Ahlak veya dürüstlük kavramlarının günümüz insanları tarafından nasıl anlaşılıp, nasıl ifade edildiğini düşünmekteyim. Ahlak veya dürüstlük para ile satın alınacak bir meta olmamalı . Benim için doğru olan, sizin için doğru olmaya bilir diyebilir miyiz?  Dürüstlüğün bir bedeli olmaması gerek. Al şu parayı, doğru dürüst davran diyebilir miyiz? Hangi davranış kime göre doğrudur? Kime inanacağız ve  kime inanamayacağız?

Hazret alanlarda toplanan insanlara hitap ederken bazen kendinden geçerek istatistiki bilgi verip  taraftar toplamaya kalkmakta. Adamın verdiği tarihler, olayın geçtiği mekan ya olaylardan çok evvel varlığını yitirmiş, ya da olay hiç cereyan etmemiş  olduğu kayıtlı. Fakat toplanan halk bunu anlamamakta, amma zeki muhabirler kayıt ettiklerinde, meydana abesle iştigal konusu çıkmakta.

Ekranlarda izlediğim önemli bir akademisyenin söylediği çok çarpıcı bir rakamı duyunca üzüldüm. Türkiye’nin son yedi sene içinde hiç büyümediğini söyledi. Bunu söylemeye cesaret eden kişi Türkiye’den bir akademisyen değil, çünkü hangi akademisyen böyle bir gerçeği ekranlardan söyleme cesaretini gösterse, ertesi gün kapının dışına koyarlar alimallah.

Hani araştırma firmalarından bir tanesi halk yoklaması yaptığını ve neticenin iktidar partisinin büyük oy kaybınının gerçeğini söylemeye cesaret gösterince, ertesi gün kapılarına mali müfettişlerin dayanması ile, söyledikleri rakamlardan hemen geri döndüklerini izledik. Nerede bunun dürüst ve iyi ahlak paydaları. Bir öğrencinin şehzadeyi çarşıda gördüğünde ‘Bilal, bu ülke senden hesap soracak’ demesiyle şehzadenin koruma ordusunun, çocuğun etrafını anında sarmasını izledik. 

Aklıma David Cameron, yani İngiltere Başbakanı geldi . Elinde torbası tek başına çarşı pazar dolaşmakta, alış veriş yapmakta. Yanında belki belirsiz sivil polisler mutlaka vardır, ama bir polis ordusu korumuyordu. Adamın halktan korktuğu bir konusu yok ki. Kutular dolusu kayıtsız paraları da yoktur David Bey’in. Rüşvet gibi bir konusu da olmamaktadır bu muhterem Başbakanın. Downing Sokağı’nda mütevazı bir evde oturur İngiltere’nin Başvekili. Sıradan bir ev bilinen. Kaç metrekare olduğunu da merak etmemekteyim.

Çünkü İngiltere’de 30.000 metrekare arazi üzerinde 1000 odalı evde oturamazsınız, halk isyan eder. Başbakan gösteriş bile yapmaz, çünkü adamlar dünyanın en  gelişmiş 5 ülkesinden biri.  Aile başına oturdukları ev 100 metrekareyi çok az geçer. Koskoca bir kırallık , Birleşik Kırallığın geçtiğimiz  son 100 yıl içinde Buchingham Sarayı’nda 1 metrekare ek inşaat olmamış. Aile büyümüş, yani prenslerin sayıları çoğalmış, amma bir şekilde o saraya sığmışlar. Aile büyük, çocuklar, torunlar,  Vekil harçlar, saray muhafızları, sekban başıları, baş mağbeyinciler, aklınıza ne gelirse bu binanın içine sığmakta ama, gelin görün ki gırtlağına kadar borçta olan bizim ülke Cumhuruna 1000 odalı bir saray yetmemekte. İlave 250 odalı selamlık yapılması için sağa sola başvurulmakta.

Osmanlı Devleti niye battı diye bir düşünün, alınan bütün borçlarla Dolmabahçe Sarayı yapıldı, Anadolu ise bir çivinin çakılmadığı bir vatan parçası.  Bugün yine aynı durumdayız. Harcanacak paranın yatırım olarak geri dönüşü, planlı bir yatırım ile  gerçekleşir. Hoş her gün Dolmabahçe’yi yüzlerce turist para ödeyerek gezmekte. Fakat oraya yatırılan paranın, geri dönüşüne yetmez bu girişler.  Ayrıca sarayın bakım giderleri devletce karşılanmaktadır.

Hani dürüst olmak gerek. Bu kadar büyük mekanı hazret BAŞKAN olacağım düşüncesi ile planlayıp, ‘O zaman Çankaya bana yetmeyecek’ diyerek yaptırdığını düşünmekteyim. Bu Saraya aslında Cumhur değil Sultan gerekli diye iyi ahlaklı bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

 

AHLAK