Osama Bin
Osama’yı bir dostum vasıtası ile tanıdım. Tom, beni onunla tanıştırdığında yetenekli bir insan olduğunu anlamıştım. Uzun uzun sohbet etmiştik. Bir süre sonra Mısır’da çalışmaya başlamıştı. Osama ile yaptığım sohbetlerde, konu hep dolanıp ülkeler arasındaki rekabet, ve buna bağlı örgütlenmede, bazı dini baskıların oynadığı rollere gelirdi. Hatta mezhep çekişmelerinin asırlardır neden ortadan kalkmadığını sorgulardık.
Bu tartışmalarımızın genelde Ortadoğu kaynaklı konularda yoğunlaşması, dünya enerji kaynağının dörtte üçünün yer aldığı bir coğrafyanın söz konusu olduğu bir yörenin, Okyanus ötesinden hakimiyet sağlanmasında verilen olağanüstü bir hesabı yok saymak mümkün olmadığını, her zaman vurgulardık.
Osama her ne kadar buna karşı gelse de gerçek ortadaydı. Elli ya da atmış sene evvele dönmek çok basit. Irak kıralı Faisal’ın petrole kurban edilmesinde ve bilhassa Saddam’ın Okyanus ötesinden kumanda edilerek iktidara gelme nedenlerinde gizli güçlerin varlığını yok saymak, bir ışığı balçıkla sıvamaya benzer. Kıral Faisal’ın Ankara ‘ya resmi ziyaretinde Olgunlaşma Enstitüsü’ne uğraması bile o günlerde başka başka yorumlanmıştı. Kendisine bir eş aradığı söylentileri kulaktan kulağa dolaşmaktaydı. Çok kısa bir süre sonra 1953 senesinde öldürülmesine çok üzülmüştüm. O tarihte neden öldürüldüğüne pek anlam verememiştim. Petrolün bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum. Varili zaten bir kaç dolar etmekteydi. Seneler çok hızlı geçmiş Saddam Irak’ta ve Ortadoğu’da çok güçlü bir yere geldiğine kendi inanmaktaydı.
İşte o tarihlerde İran’da meydana gelen olayların sonucu Şah Pehlevi’nin Pers İmparatorluğu devrilmesi de, Şah’ın Amerika’da bir televizyon programına çıkıp “Siz sanayi ürünlerinize zam yaptığınızda biz itiraz edemiyoruz. Bizde elimizde olan petrolü istediğimiz fiyata satmak istiyoruz’’ diye talihsiz bir itirazı dile getirmesini Amerika’da izlemiştim. Aradan fazla bir zaman geçmemiş, Şeyhin Şah Rıza Pehlevi ülkeyi terk etmişti. Ayetullah Humeyni’nin de Okyanus ötesinden eğitilip uzaktan kumanda edilerek ülkenin başına getirildiğini düşünmekteyim.
Tam bu sırada Saddam’a İran’a saldırmanın tam zamanı olduğunu yine Okyanus ötesinin değerlendirmesi neticesinde yaptırıldığına inanmaktayım. “İktidar boşluğu var, şimdi saldırırsanız İran tarihe gömülür” diye kışkırtılması bir rastlantı olmasa gerek. Bu süreç içinde hem İran’a, hem de Irak’a seyahat ettiğim dönemlerde iki pasaport kullanırdım. Bu savaşın yanlış bir değerlendirme neticesinde başladığı bir gerçekti.
Irak’ın Kuveyt’e saldırmasının da bir yanlış değerlendirmeden kaynaklandığı muhakkaktı. Saddam’ın Al Reşit Oteli karşısında yaptırdığı beton sığınağı İngilizler’in planladığını söylerler. Her planda olduğu gibi bir zayıf nokta mutlaka vardır. Mısır’da Firavunlar döneminde yapılan piramitlerin kusursuz bir mimari dehanın ürünü olduğuna inanırım. Gelin görün ki bu kusursuz mezarlarda kısa zamanda soyulmaya mahkum oldu. Saddam Hüseyin özenle inşaa ettirdiği bu mekanda fazla kalamamıştı.
İran-Irak savaşı yaklaşık sekiz sene sürmüştü. Bir dini mezhep propagandası için yapılan Orta doğu ülkeleri içindeki kaynama, zamanlama olarak bu kadar mı yanlış değerlendirilir? Okyanus ötesinin BOP projesinin ters değerlendirmesi nerelerden başlayıp nerelere geldiğini görmekteyiz. Bunu Osama Bin’e açıklıkla söylemiştim. “Bunu görmezlikten gelmek abesle iştigal olduğunu düşünmekteyim’’ demiştim. Onun da kabul ettiği bir gerçekti bu.
Şiilerin kalesi olan İran’da bir günde üretilen petrolün miktarını 125 milyon varil olarak var sayarsak, bir senede üretilen petrol 365x125 milyon varili, OPEC verileri olan 120 dolarla hesap edilirse ortaya çıkan serveti ülke insanına bölün. İnanılmaz bir değer ortaya çıkmakta. Üretilen bu petrolden elde edilen net geliri hesap ettiğimde, bu gelirin İran’daki topluma yansımadığını görmekteyim. Bu konuda soru sorduğum yetkili kişilerden aldığım cevap beni hayretlere düşürmekteydi. “Bu gelir başka ülkelerdeki Şii topluma gönderilmekte’’ dediklerinde anlamakta güçlük çekmiştim.
Enver Sadat, Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi ve daha niceleri okyanus ötesinde eğitilip, Büyük Orta Doğu Projesi’nin bir parçası olmasını sağlamak için verilen olağanüstü gayretin, hiç başarı sağlamamış olduğuna inanmaktayım. Bugün benim ülkemden F tipi birinin, Amerika’da uzaktan değil yakından kumanda edildiği bir başka gerçek. Bu düşüncelerimi Osama Bin ile paylaşmıştım. Bütün dünyada duyulan bir haberi öğrendikten sonra, dün Osama’yı Kahire’den aradım. “ Usama Bin Ladin’i Amerika vurmuş, vasiyeti gereği denize gömmüşler, çatışmada değil de denize gömerken çok telefat vermişler’’ dedim. Sözlerime güldü Osama Bin Zaben’in, verdiği cevabı çok sevdim. İngilizce bir deyimdi söylediği, “Only Seeing is believing’’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.