Lokantada çorbayı avuçlayıp içmek…

YAYINLAMA: 04 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 04 Eylül 2015 / 20.00

Baba Salim Öğütçen geçen yüzyıl Trabzon’da yaşayan bir halk ozanıdır. Yaşama tutunma konusunda pek çok iş denemiş, ama hiçbirinde başarılı olamamış kalender bir halk adamı… Özellikle günlük yaşamı hicveden şiirleri/dörtlükleriyle tanınır. Hamsi üzerine söylediği/yazdığı şiirler nedeniyle  Hamsi Şairi” olarak da bilinir. 1940’lı yıllarda Trabzon basınında Halk gazetesinde hemen her gün yayımlanan dörtlükleriyle yaşama ayna tutuşu bugün bile geçerliliğini koruyor.

“……….Dedikodu yüzünden, ihtiras kavgasından/ Halkımızın ruhuna binbir çeşit yas düştü/ İkilik yaratanlar bilmiş olsunlar bugün/ Tuttukları korkunç yol gayet ile ters düştü/ Bugün birlik günüdür ayrılık günü değil/ Yurtta bu çalkantılar elbette abes düştü/……..”  

Baba Salim’in 2 Temmuz 1949 tarihli Halk gazetesinde yayımlanan “Düştü” başlıklı şiirinin bir bölümünü sundum sizlere…  Aradan tam 66 yıl geçmiş…  Birlik/beraberlik” konusunda  o tarihlerde yaşanan duyarsızlıkları eleştiren Şairin duygularını şimdi/günümüzde yaşamayan var mı aramızda? Baba Salim şiirini yazdığı 1949 yılı öncesi ve sonrasında ülkemiz demokrasiye geçiş sürecini yaşıyordu. DP (7 Ocak 1946) yeni kurulmuş, demokrasinin gerçek anlamda ülkemizde uygulanmasını, hayat bulmasını istiyordu. Tabii ki, DP bu istemde bulunurken kurulu düzene ters düşen söylemler/davranışlarda da bulunduğu oluyordu.  Zamanın  tek parti dönemi”nden gelen CHP iktidarının da kimi baskıcı uygulamaları oldu o zamanlar. Ama bir gerçeği söylemek/belirtmek gerekirse  o dönem bir “geçiş süreci” idi. Üstelik “Tek Parti” alışkanlığından kurtulmaya/vazgeçmeye çalışılıyordu ülkece.

Şair Baba Salim şiirinde; “Tuttukları korkunç yol gayet ile ters düştü  dizesiyle belli ki  DP’lilerin iktidara gelme konusunda izledikleri yolu/yöntemi  eleştiriyordu.  O dönemde CHP demokratik düzenin/yaşamın ülkede yerleşip kökleşmesi konusunda kimi yasaları, örneğin “Toprak reformu”, yargı bağımsızlığı, vb. konularda yasalar çıkarmak peşinde…  Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün 12 Temmuz 1947’de yayımladığı beyanname demokrasi için bir garanti/güven özelliği taşıyor ve ülkede CHP ile DP arasında yükselen siyasal tansiyonu düşürmeye çalışırken;  DP  yöneticileri ise İkinci Büyük Savaş’tan yeni çıkılmış bir dönemde  yurttaşlara açlıktan/yokluktan ve kılık-kıyafet özgürlüğünden, sigarayı bedava vereceklerinden söz edip;  dayanaksız eleştirilerle/vaatlerle  -iktidar olma amaçları için-  propaganda yapmayı yeğliyorlardı. Bu ayarsız söylemler daha 25 yaşında, gencecik, yaptığı devrimler yeni-yeni oturmaya başlayan Cumhuriyet rejiminde sarsıntılar yaratacak riskler taşıyordu.

Baba Salim çoktaaan göçtü bu dünyadan. Cumhuriyetimiz tam 92. yaşında...  Şimdi de aynı tatsız-tuzsuz havaları çalıp duruyor kimi politikacılarımız. Ha 1949 yılı, ha 2015…  Yıllardır sürdürüle gelen anayasa tartışmaları… Ortak bir zemin/görüş etrafında samimi bir şekilde buluşup ülkenin gerçeklerini de dikkate alacak çalışmalarla yeni bir Anayasa yapmayı isteyen politikacı kıtlığı var bu ülkede. Şimdi her birimiz/hepimiz yeni bir anayasa konusunda istekliyiz ama…   Demokratik yeni bir “Seçim Yasası” ile demokratik bir “Siyasal Partiler Yasası” yapacak moral gücü/cesareti yok politikacılarımızın.

Dikkatinizi çekerim, “ Anayasa… Anayasa …” diyoruz  da,  demokratik yaşama hem moral gücü, hem renk katacak  sözünü ettiğimiz iki yasayı niçin gündeme getirip çıkarmıyoruz?

                                                                   ***

            O zaman hiç ağlayıp sızlamaya gerek var mı? Ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirme    arzumuz/iştiyakımız var, ama biz lokantada çorbayı avuçlayarak yemekten hoşlanıyoruz.

Lokantada çorbayı avuçlayıp içmek…