İktidar-basın kavgası

YAYINLAMA: 27 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 27 Eylül 2015 / 20.00

Bayramda belki gözünüzden kaçmıştır diye konuyu köşemde değerlendirmek istiyorum. Çok önemli.

Kurban Bayramı’nın üçüncü günü Aydın Doğan, sahibi bulunduğu (Aile olarak) Hürriyet gazetesinin birinci sayfasının nerede ise yarısını Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektuba ayrılmıştı.

Bu olağanüstü bir durumdur. Birinci sayfadan küçük bir giriş yapılıp mektup iç sayfalarda yayınlanabilirdi.  Ancak sanki bir savaş deklarasyonu gibi birinci sayfanın yarısı ayrılarak ‘grubun/aileninnihai kararı tebliğ ediliyordu!..

 

Haliyle biraz ürperdim!..

Dün de Ahmet Hakan, köşesinde bu konuyu perçinleyen bir yazı yayınladı.

Sinan Oğan’la röportaj yaptı diye MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın’ın tehditkar bir üslupla saldırısına dün köşesinde yanıt veren Ahmet Hakan şöyle dedi:
Ölüm tehdidinde bulunan köşe yazarı (Cem Küçük’ü kastediyor) bozuntularından korkmuyoruz, vandallık yapan kabadayı iktidar siyasetçilerinden korkmuyoruz, günde sekiz kere tehdit savuran iktidara sırtını dayamışlardan korkmuyoruz. Sizden niye korkayım ki?

Buradaki Semih Yalçın’a cevabı boşverin, iktidara söylediklerine bakın!

Kararlı bir duruş var.

 

Aydın Doğan’ın mektubuna gelelim…

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Bayram’da Kanal 7 televizyonundaki bir programda Aydın Doğan’la yıllar önce yaptığı bir görüşmeye değinmiş ve Conrad Oteli’nde Aydın Doğan’ın, Turgut Özal, Süleyman Demirel ve Tansu Çiller’i kastederek, “Öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük” dediğini öne sürmüştü.

Sonrada, kendisinin Aydın Doğan’a, “Kusura bakma. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Hak bildiğimiz şeyden taviz vermeyiz” şeklinde cevap verdiğini anlatmıştı.

 

İşte bu televizyon söyleşisinin üzerine Aydın Doğan gazetesinde yukarıda sözünü ettiğim mektubu yayınlayarak kamuoyu önünde Erdoğan’a şimdiye kadar alışılmışın dışında bir hayli sert yanıt verdi.

Doğan şunları söyledi:
22 Eylül akşamı Kanal 7 televizyonundaki mülakatınızda doğrudan şahsımı kastederek, yıllar önce İstanbul Conrad Oteli’nde yaptığımız bir görüşmeyi yeniden gündeme getirdiniz. Bu görüşmede benim daha önce cumhurbaşkanlığı ve başbakanlık yapmış üç değerli devlet şahsiyeti hakkında size şu ifadeyi kullandığımı ileri sürdünüz:

Öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük.”

Benim bu sözleri rahmetli cumhurbaşkanları Turgut Özal ve Süleyman Demirel ile eski başbakan Tansu Çiller için söylediğimi belirttiniz.

Aynı mülakat sırasında Conrad’daki görüşmede bana şunu söylediğinizi de eklediniz:

Kusura bakma. Ben doğma büyüme Kasımpaşalıyım. Hak bildiğimiz şeyden taviz vermeyiz.

Eğer doğup büyüdüğümüz yerler hepimizin söyledikleri için bir referans ise ben de doğma büyüme Kelkitliyim. Ben de doğup büyüdüğüm Anadolu yaylasının yiğit delikanlılarının yetiştiği Kelkit’ten geliyorum .

Hayatım boyunca seçilmiş hiçbir lidere, hiçbir devlet insanına böyle veya bu manaya gelecek bir şey söylemedim. Asla söylemem.Yine doğma büyüme bir Kelkitli olarak şunu da eklemek isterim:

Conrad Oteli’ndeki görüşmede size de böyle bir şey söylemedim, bu manaya gelecek bir söz sarf etmedim.

 

Benim değerlendirmem, Aydın Doğan’ın Cumhurbaşkanı (O zaman Başbakan) Erdoğan’a bu şekilde hitap edebileceğini zannetmiyorum. Ne haddi ne de cüreti böyle bir konuşmaya cevaz vermez. Olacak iş değil…

Ancak…

Hürriyet gazetesinin böyle işler yaptığı herkesin malumu değil mi? Çok uzun değil, 25-30 senedir politikayı izleyenler Hürriyet’in böyle işler yaptığını iyi bilirler. Zamanın Hürriyet gazetesi Genel yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök’ün Bakan Güneş Taner’in makamında neler yaptığı, Bakanı bir dövmediği kaldığı yine herkesin malumu değil mi?

 

O halde bunu şöyle bağlayabiliriz:

Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz.

Evet, Aydın Doğan böyle laflar etmedi. Ama önemli olan ‘laf’ değil, ‘’tir…

Belli ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu vurgulamak istedi.

 

Hürriyet baskınını, camı çerçeveyi indirmeyi, tehditleri, tehdit edeni divan üyesi yaparak ödüllendirmeyi asla tasvip etmiyorum. Yapılan haksız, hukuksuz, vicdansız  baskıları kınıyorum.

Ama, Hürriyet’in de asla sütten çıkmış ak kaşık olmadığını, foyalarının saymakla bitmez olduğunu yine bütün Türkiye biliyor.

 

Bazı gerçekler…

Türkiye’de şu anda en çok okunan ve müthiş etkili olan iki gazete var: Hürriyet ve Sözcü…

Diğerlerinin ne trajına inanın ve de etkisine!

Ancak bundan şu anda bence Türkiye’nin en iyi gazetesi olan Cumhuriyet’i ayrı tutuyorum. Trajı 53 bin de olsa etkisi çok büyük, sık sık Türkiye’nin gündemini sallıyor.

Bir de…

İstisnasız, dünyanın her yerinde bilinen bir gerçek vardır.

Basın-iktidar kavgasının galibi her zaman basın olmuştur. Hemen değilse de belli bir süreçte yolcu (iktidar) gider, hancı (basın) kalır.

 

 

 

 

İktidar-basın kavgası