Tekrarlar/nakaratlar, siyasetçi ve ulusal heyecan…

YAYINLAMA: 30 Eylül 2015 / 20.00 | GÜNCELLEME: 30 Eylül 2015 / 20.00

Neyi, ne zaman konuşacağını bilmek de bir erdem…  Ortamın havasını bilmek, dengeli olup daha önceki söylemleri tekrarlamamak gerek böyle durumlarda…  Dönüp-dönüp aynı zahireyi   -olmaz ya-  un yapan değirmen olmamak gerek… Değirmen iki taşı arasına oluktan akan tahılı/zahireyi öğütür, işini bitirmiş olur. Öğütülen tahıl istenilen kıvamda değil de; kalınca un olmuşsa   -o da çok ender durumlarda olur-  taşların ayarı yapılır.  Öğütülen un ince olsun-kalın olsun,  bir daha öğütülmez. Tıpkı onun gibi…  Sözün tekrarı, bilmeyen/ler için yapılır.

İnsanın da;  aynı konuları ağzında sakız yapıp söyleyip durması  gına getirir” dinleyenlere… Dinleyenler deseler ki; “Ya sen bunları daha önce de anlattın. Başka konulara geç!.”  Bıkkınlık getiren adam başka bir konuya geçse de değişen bir şey olmaz. Daha önceki nakaratlar/tekrarlardır söyledikleri… Boştur çünkü…

Böylesi durumlar siyaset pazarında çokça yaşanır/yaşanıyor. Her seçim öncesinde sandıklardan rakiplerin eski kirlileri sahne-i siyasette “prim yapmak” adına ortaya dökülüyor bir hünermiş gibi…  Önümüzde 1 Kasım Milletvekili seçimi var. Lütfen, dikkat eder misiniz, adaylar 7 Haziran’daki söylemlerinden farklı ne diyecekler? Öyle ya, bir seçim yapılmış, seçmen iktidarı tek bir partiye vermemiş… Koalisyon olsun işaretini vermiş. Ama olmamış… Şimdi bu durumu aşmak için  kürsülerden, tv kanallarından siyasetçilerin nasıl bir  söylemde bulunacakları merak ediliyor: Ne söyleyecekler acaba?

                                             Servis hatası

Mantıklı ol, tutarlı konuş ve kazan… Seçmen yurttaş, siyasetçilerin birbirlerini karalayarak bir yere varılmadığını/varılamayacağını biliyor artık. Yani, aynı şeyleri pişirip, pişirip servis etmenin bir anlamı yok.

Diyeceğim o ki, ülkemin içinde bulunduğu/yaşadığı sorunları çözecek önerileri   cesurca/mertçe konuşabilmeli siyasetçi artık…  Öyle, deniz kenarına inip eskiden/çocukken yaptığımız gibi yassı bir çakıl taşı bulup karabatakları, martıları ürkütmeden deniz üzerinde çırptırma yapma hevesi değil siyaset…  Varsın ürksün karabataklar, martılar… Yeter ki seçim söylemlerinde bilinenleri tekrarlama değil,   eski çamaşırları teşhir değil, terörü destekleyen dış güçlerin bu eylemleri somut örneklerle millete açık-açık söylensin.

                                               Bir dede ki…

Sosyal medyada  Ziyaeddin Ziya Aytekin’in facebook sayfasında  görüp ben de kendi facebook sayfama aldım. (Lütfen bilgisayarınızda tıklayıp bakınız ve şiirin tamamını kendi ağzında dinleyiniz.)   

Şavşat/Tepe köyden  1327 doğumlu  Kaptan Temur dedenin 1988’de okuduğu “Unutma…” adlı şiirinde Kurtuluş Savaşı’nı en veciz şekilde anlattıktan sonra  şöyle diyor yetişen gençlere:

“….Ey Türk kızı bir millet daha yok inan/Milletinin yarattı şu destan/ Ey Türk oğlu ibret olsun bu sana/Yabacıyı sakın koyma vatana/İçindeki duyguları uyutma/O kurtuluş kavgasını unutma…

Bu öğüdü hiç unutmadan siyaset yarışı yapmalıyız.

Birincil koşul tabii ki; eğitim…

 

 

Tekrarlar/nakaratlar,  siyasetçi ve ulusal heyecan…