Ankara’nın Taşına

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Çocukluğum hep Ankara’da geçtiği için kendimi bildim bileli Ankaralı’yım derim. Aslında doğum yerim, babamın görevi nedeni ile Çorum’da dünyaya gelmişim. Aynı sene Ankara’ya tayini çıkan babam, evi Ankara’ya taşımış. Kurtuluş semtinde bir evde uzun seneler oturduk. İlkokulu Ankara’da okudum, Kurtuluş ilkokulunda. Orta okul için yatılı okula gönderdiler, Kayseri’ye. Bu benim isteğimle oluşmadığı için yorum bile yapmak istemem. Yatılı okulda bir çok haslet kazandım. Bazı konularda ise bir çok değerlerden yoksun kaldım.

 

Daha sonra lise yıllarımın bir kısmını Tarsus’ta, son sınıfı Ankara’da okudum. Üniversite yıllarım da Ankara’da geçti. Büyük Millet Meclisi yeni açılmıştı ve bizim barakadan bozma üniversitemiz, Meclisin bahçesinde, ısı santralının etrafındaki Meclisin inşaasında çalışan işçilerin barakalarından bozma dershanelerde başladı. Bu nedenle Ankara’nın benim hayatımda çok derin izleri vardır. Üniversite yıllarımda da bazı öğrenci hareketlerine karışmış, 555 K da Kızılay’da yürüyüşe dahil olmuştum.

Ankara aslında kurtuluş savaşında karargah olarak seçilen bir kent. Kale etrafında oluşmuş eski Ankara. Saman Pazarı, At Pazarı ve Hamam Önü gibi semtleri olan şehirde Erzurum’dan göçüp gelen ailelerin kurduğu bir Erzurum mahallesi bulunmakta idi. Şehrin büyüyen yeni semtine Yenişehir denilmiş. Kızılay binasının bulunduğu yere de Kızılay adı verilmiş. Bakanlıkların bulunduğu yerde Bakanlıklar adı ile halen anılır. Bu yerleşim yerlerinin arasına Kurtuluş savaşından sonra kurulan mahalleye de Kurtuluş adı verildiği bilinir.

 

Bizim evde Kurtuluş’ta idi. Ankara’nın göbeğinde, Sıhhat Vekaletinin bulunduğu, bir kıyısında belediye otobüslerinin garajının da olduğu yeri kapsayan mekan, Sıhhiye adı ile anılır. İşte Ankara’nın çekirdek mahalleleri bu mekanların çerçevelediği yerlerdi. Tren Garı, şehrin dışında, uzak bir yerde kalmakta idi amma, Mustafa Kemal Atatürk’ün seyahatlerinde kullandığı araç tren olduğundan, Gazi’nin GAR tutkunluğu bulunmakta idi.

Seyahatlerde kullandığı vagonun bugün hala burada sergilendiği Ankara Tren Garı, her gün yüzlerce insanın gelip gittiği bir mekan. Terörün bu mekanda eylem yapabileceği imkan dahilinde olduğu, bilinen bir gerçekti. Bu nedenle terör örgütlerinin Ankara’ya eylem hazırlığı içinde olduğunu, Türkiye dışındaki bütün ülkelerin istihbarat kaynaklarının bile bildiği söylenmekte.

Cumartesi günü öğleye doğru onlarca mesajların geldiğini duyduğumda, bir şeylerin ters gittiğini anladım. Telefonuma kan ihtiyacı iletileri geldiğini okudum.

Aracımda hemen radyoyu açıp anonsları dinlemeye başladım. Radyo, Gar’daki patlamayı anlatıyordu. Onlarca insan hayatını kaybetmiş, yüzlerce yaralı insanların olduğunu duyunca kimin yapabileceğini  tahmin etmek pek zor değildi.

Eğer siz bir başka ülkede bir kargaşa yaratırsanız, ürettiğiniz canavar döner gelir sizi ısırır. Nasıl 11 Eylül’de Amerika’da ikiz kulelere saldırı yapılmışsa, keser sapının geri dönmesi, menfaatlerin zedelenmesine bağlıdır. Bir gün gelir seni can evinden vurur.

Ortadoğu zaten bir orman yangınından farkı yok, bu nedenle bir ateş de sizin yakmamanız gerekir. Ülkede önemli bir çok Temel Mülk değerlerini yitirdik. Her birini tek tek saymanın gereği olmadığını düşünmekteyim. Çünkü liste o kadar uzun ki, yaz yaz bitmez . Bu nedenle elimizde olan gerçekleri sıralarsak, neleri kaybettiğimizi anlarız. Şu anda elimizdeki var olan gerçek: TERÖR!

Gerisini zaten yitirmiş olduğumuzu biliyorsunuz diye bir sözüm geldi söyledim, hem nalına hem mıhına.

 

 

 

 

Ankara’nın Taşına