Putin

YAYINLAMA: 29 Kasım 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 29 Kasım 2015 / 18.00

Gündem o kadar hızlı değişiyor ki, hep gerisinde kalıyorum.

Rus uçağının düşürülmesi derken, gazeteciler Can Dündar’la Erdem Gül tutuklandı, dünya ayağa kalktı. Dünyadan gelen eleştirileri konu etmeye hazırlanırken, Diyarbakır’dan korkunç bir haber geldi; Baro Başkanı Tahir Elçi katledilirken, iki polisimiz de şehit oldu.

Acaba eski dandunlu günlere mi dönüyoruz diye herkeste haklı bir korku ve endişe var.

 

Bu kadar konunun içinde bizi yakından ilgilendiren, çok önemli bir sektör olan ‘Turizm’, Gaziantep Kent Konseyi’nin bu ayki toplantısında irdelendi. Artık bunu yarına bırakıp, bugün size Putin’i anlatmak istiyorum.

 

Bizim F-16’nın füze salladığı Rus uçağının hava sahamızı ihlal ettiğinden dolayı düşürüldüğünü kabul etmek kolaya inanmak olur ki, gerçeğin bu olduğuna inanmıyorum.

Ama şu soruya da henüz yanıt bulamıyorum, çünkü inandırıcı kanıtlara ulaşamıyorum:

“O uçağı düşürenlerin gerçek amaçları neydi?”

 

Önce makarayı biraz gerilere saralım.

22 Haziran 2012 tarihinde, sınır ihlali gerekçesiyle RF-E Phantom keşif uçağımız Suriye tarafından ihtarsız olarak düşürüldü. Uçak enkazı ve 2 pilotumuzun naaşları denizin bin 260 metre derininde bulundu.

Uçağın düşürülmesi konusunda ortaya atılan iddialardan bir tanesi ise, uçağı düşürenin Rusya olduğuydu. Suriye'de bulunan Rus Üssü'nden ateşlenen füze ile düşürüldüğü haberleri çıksa da Rusya bu haberleri yalanladı ve Türk uçağını düşürmediklerini açıkladı.

Daha sonra bu olay, tam da kimin yaptığı belli olmadan kapatıldı.

 

Düşürülen Rus uçağı için hava her geçen gün sertleşiyor.

Olayın olduğu ilk gün, Putin, “Uçağımızın vurulmasını sırtımızdan bıçaklanmak olarak yorumluyoruz. Suriye'de düşürülen Rus uçağı, IŞİD'le savaş görevini yerine getiriyordu. Uçağın düşürülmesinin Türk-Rus ilişkilerine ciddi sonuçları olacaktır” demişti.

Dediklerini de bir bir yerine getiriyor. Uzun yıllarda kazanılmış güven ve ekonomik ilişkiler süratle eriyor.

Putin, her türlü diyaloğu reddediyor!  İşi o kadar abartıyor ve ileri götürüyor ki, bugün başlayacak Birleşmiş Milletler İklim Konferansı’nda Erdoğan ile Putin’i birbirinden uzak tutmak için ‘özel ayarlamalar’ yapıldığı  iddia ediliyor.

147 liderin katılmasının planlandığı zirvede çekilecek aile fotoğrafında Erdoğan ve Putin’in ayrı yerlere yerleştirilmesi ve ayrı salonlarda olması planlandı. İki liderin öğle yemeğinde de birbirlerinden uzak masalarda oturtulacağı belirtildi.

 

Bütün bunların siyasi nezaketle, devlet adamlığı ile bir ilişkisinin bulunmadığı kesin. Sanki yanyana gelirlerse, birbirine küfür edip tekme tokat girişecekler!

Milyonlarca insanın öldüğü, kahreden savaşlar sürecinde ve sonunda taraflar masaya oturup bir şekilde diyaloğ kurmuyor mu?

Türkiye-Rusya masaya oturup bu vahim olayı tartışabilirler ve dünya kamuoyuna ayrı ayrı açıklamalar yapabilirler. Anlaşmazlık halinde araya aracı devletler de girebilir.

Ama işi dolaylı intikam almaya, vatandaşlarını Türkiye’nin bir ‘düşman’ olduğuna azmettirmek bugünün hak, hukuk ve adalet arayışı ile bağdaşmıyor.

 

Rusya’dan yeni dönen ve geçen hafta Rusya Televizyonu Birinci Kanal’da bir tartışma programına katılan gazeteci Hakan Aksay, Rus arkadaşının bir şakası ile başlayarak şunları söylüyor:

“Sizinki Putin’i kimsenin kızdırmadığı kadar kızdırdı. Bundan sonra işi zor! Önce ekonomik yaptırımlar, sonra başka önlemler... Erdoğan iktidarının sonuna geldi! Saakaşvili ne oldu?..

Rus gazetelerinin çoğunda Erdoğan’a karşı kullanılan dil değişmiş durumda. Daha düne kadar fazla kurcalamadıkları veya hafifçe işaret edip geçtikleri ‘Türkiye’nin İslamlaşması’, ‘Erdoğan’ın ve oğlunun IŞİD’le petrol bağlantısı’, ‘Türklerin neredeyse tarihin her döneminde Rusya’ya darbe vurmaya çalıştığı’ gibi konular bugün gırla gidiyor.

Haftalık Argumenti Nedeli gazetesinin kapağında Erdoğan’ın ve Lenin’in fotoğrafları yan yana kullanılmış. Başlıkta “İlyiç (Lenin’in adlarından biri) Türkiye’yi niye kurtardı?” denmiş. Rusya’nın Ulusal Kurtuluş Savaşımız’a yaptığı silah ve maddi yardımının hatalı olduğundan girip uçağın düşürülmesinden çıkmışlar.

Birkaç gazetede açıkça ‘intikam vurgusu’ dikkat çekiyor. ‘Rusya’nın ulusal gururu adına’ düşürülen uçağın ve öldürülen pilotun cezasının verilmesi talep ediliyor.

Rusya Televizyonu Birinci Kanal’da bir tartışma programına katıldım. Orada da moderatör bu “ulusal gurur adına” Rusların milyarlarca dolardan vazgeçmeye hazır olduğunu birkaç kez söylemişti. (Bu söylem, Ukrayna anlaşmazlığı yüzünden Batı’nın Rusya’ya uyguladığı ekonomik yaptırımlarla ilgili olarak ortaya çıkıp yaygınlaştı.)”

 

Yani son tahlilde olay, Ruslar’ın Türkiye’ye düşmanlığı değil, Putin’in Erdoğan’dan intikam alabilmek için pireyi deve yapmayı göze aldığı şeklinde yorumlanabilir.

Putin’le ilgili yazılmış Batı’da bir hayli kitap var. Bence bunlardan 2 tanesi çok önemli.

Masha Gessen’in birçok dile çevrilen kitabı bunların içinde en çok satanı:

The Man without a Face: The Unlikely Rise of Vladimir Putin/

Yüzü olmayan Adam: Vladimir Putin’in olası olmayan Yükselişi

Kitap, Putin’in KGB’de önemsiz, düşük profilli bir görevde iken 1999 yılında ‘Rus Oligarklar’ tarafından güce/iktidara getirilmesinin hikayesini anlatıyor. Putin, ilk iş olarak ülkenin medyasını kontrolü altına aldı. Kendisine bağlı sanayici ve işadamlarına yeni ufuklar ve servet kapılarını açarken demokrasinin de kırılgan mekanizmalarını parçaladı.

 

Diğer kitap, Karen Dawisha’nın yazdığı, Putin's Kleptocracy: Who Owns Russia?/ Putin’in Kleptokrasisi: Rusya’nın sahibi kim?

(Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir. Kısaca Hırsızlar rejimi anlamına gelir.)

 

Bu kitap da tahmin edeceğiniz gibi Putin’in akçalı işlerini anlatıyor.

 



 

 

 

Putin