Çirkin Yüzler
Gün geçtikce meydanlarda söylenen sözlerden, ekranlarda konuşulanlardan nefret etmekteyim. Ellerini sıktıkları mesai arkadaşları hakkında ağıza alınmayacak sözleri söyleyen insanlar, sanki hiç bir şey olmamışcasına yan yana oturabilmekte olduklarını gözlemeyi siz nasıl karşılamaktasınız merak etmekteyim. Ben bir insana ‘’ Sen hırsızsın ‘’ dedikten sonra dönüp yine aynı kişiye daha sonra ‘’ Kusura bakma sen hırlısın aslında ‘’ denebilirmi. Başkalarını karalamakla daha ne kadar politika yapılabileceğini tahmin bile etmek istememekteyim.
‘’Senin bir yerin kara, ötekinin ise kap kara ‘’ demekle iş bitmemekte. Birilerinin bu konularda doğru söylemesi gerekir. Kimin neresi kara olması değil bu karalık nasıl giderilmesi gerekir onu düşünmemiz lazım. Kürsülerden söylenen sözlerde ‘’ Icraatları süpheli olan bakanları görevden aldım’’ denildiği zaman bir davetiyeyi muhalefete vermiş olursunuz. Görevden alınan Vekil ise şaibe altında kalmakta. ‘’Benim Vekilim işini bilir ‘’ diyerek geçiştiremeyiz. Ortada hangi iş bilinmekte, bunu tesbit etmek gerekir.
Garibim sportmen bakanım kendini temize havale etmek için yapmakta olduğu uğraşıyı saygı ile karşılamamız gerekir. Nede olsa kefenin üzerine konan OKKA nın altında ezilmekte. ‘’ Benim bir suçum yok, ‘’ diye ne kadar çırpınsa boşuna, et tırnaktan ayrılmakta. Aslında bu konulardan daha elim ve vahim olan bir gerçek varki bu daha da yürekleri yaralamakta. Daha bu gün radyolardan dinledim, görevden alınan bir öğretmen hukuk savaşı vererek yedi sene sonra eski görevinin başına geri dönmüş.
Haklı olduğunu isbat eden öğretmen, yedi sene boyunca alamadığı ücreti için tazminat davası açmış. Bu sefer mahkeme kendisine ‘’ 4.00 ‘’ T.L. verilmesine karar vermiş. Yanlış görmediniz devlet devletin mağdur memuru için tamamı yazı ile’’ dört lira’’ödemeye mahkum etmiş. Konuyu burada bırakmayan mücadeleci öğretmen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine konuyu taşıyarak hakkını aramış. Mahkeme Türkiye de olduğu gibi yedi yıl sürmemiş. Bir kaç ay içinde AIHM karar vermiş ve Türkiye bir kez daha € 20.000.- ödemeye mahkum edilmiş.
Bakınız Siyasi Iktidar benim ülkemin öz varlıklarını satıp neleri ödemekte olduğunun altını çizmek gerekir. Bu haberin hemen yanında ve bu haberden daha elim bir başka haberde Alman mahkemesinden gelmektedir. Almanya Deniz Feneri Hakimi Horst Zimmermann ‘’ 2 inci davayı açar açmaz Karaman ve Akman’ın tutuklanması lazım amma Türkiye onları bize vermeyeceği için dava açıp açmakta henüz karar vermedik’’ demekte. Bir ülke hakkında bir başka ülke hakiminin beyanı, vatandaş olarak beni yaralamakta. Nasıl olurda benim ülkem hakkında böyle bir düşünceye sahip olurlar.
Türkiye’yi böyle bir töhmet altına bırakmak kimsenin hakkı olmasa gerek. Her iki zanlının, eğer suçsuzsa, her ikisininde yapması gereken hareket, paşalar gibi gidip kendilerini savunmaları lazım. Eğer ortada suç unsuru varsa tabiki birilerinin koruması altına girmesi kaçınılmaz olduğuna inanmaktayım. Bu günkü durum ise korunmaya muhtac oldukları görülmekte. Frankfurt savcılığı ise konuyu sonunda yine bir üst mahkemeye götürecek. Bu durumda belkide Türkiye bir kez daha bir başka şekilde mahkum edilecek. Ülkemi bu kadar küçük düşürmeye hiç bir kimsenin hakkı olmaması gerekir. Her iki olaydada insanları böyle çirkin hareket etmeye, ülkemdeki çirkin politikaların sürüklediğini düşünmekteyim diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.