BU İÇ SAVAŞ SİZİN ESERİNİZ

YAYINLAMA: 15 Aralık 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 15 Aralık 2015 / 18.00

Günlerdir Diyarbakır Sur ilçesinde konulan sokağa çıkma yasağının ardından 17 saatlik yasağın kaldırılmasıyla sosyal medyaya düşen fotoğrafları düşünmekten kendimi alamıyorum. Bir yanda viran Halep şehrini andırırcasına yıkılmış binalar, diğer yanda kaldırabileceği kadar eşyasını denk haline getirmiş başı eğik Kürt kadınları ve insanlarının bilinmeze giderken çekilmiş görüntüleri. Bu Kürtlerin kaderi mi diye mırıldanıyorum günlerdir. Ya ölüm, ya yoksulluk ya da bin yıllık kadim topraklarından sürgün..

Her şey inkarla başladı imha ile sürüyor. Sanki 100 yıllık acı ve gözyaşı ile imtihana tutuluyor Kürtler coğrafi sınır bütünlükleri olmayan bu coğrafyada,

AKP'nin son savaş konsepti gereği, Kürdistan il ve ilçeleri birer birer ablukaya alınıyor en ağır silahlarla yakılıyor yıkılıyor. Kıyamete kadar savaş diye nara atan devletin tepesindekiler Silvan'da, Cizre'de, Sur'da insanların yaşadığı acıları ne duyuyor ne de görüyorlar. Tersine kuralsızlığı kural bilen özel timlerini teşvik ediyorlar.

Ne istiyorlardı Kürtler de bu zulüm reva görülüyordu onlara.

Bugün Kürtler Kendi kendilerini yönetecekleri bir statü istiyorlar. Çok mu şey istiyorlar. Ülkenin bölünmesini istemediklerini her fırsatta bağırıp duranlar samimi ise Özerk bir yönetim modelinden neden korkarlar. İşte ülke bölünmeyecek Özerk bir yönetim modeli ile. En çok istediğiniz ülkeyi böldürmemek değil miydi? Kürtler ne diyordu ''Ortak Vatan'' Bir arada yaşama. Siz onun adına Kardeşlik diyordunuz. Ama o kardeşlik duygularınız yetersiz kalıyordu. Bunu anlamadınız. Çünkü kardeş olmak için eşitlik lazımdı. Ama siz eşitlik olamayacağını Silvan'ın duvarlarına yazdınız. Türksen övün değilsen itaat et diye.

Kürtlerde Türk olmadıklarını her fırsatta her şeyiyle ortaya koyuyorlardı. İçlerinde ki Kürtlüğü öldüremediniz yıllardır asimilasyon politikalarınızla. Ve bugün o ablukaya aldığınız yerlerde itaat etmeyenlerin direnişini görüyorsunuz. Hendek açanlar sizin baskılarınızı göğüslemek için açtılar o hendekleri.

İlk günden hendeklere içim ısınamadı. Hala da içime sindirmiş değilim mücadele yöntemi olarak hendek kazmayı. Ancak o hendeklerin ilk kazmasını siz devletliler vurdunuz o sokak başlarına. O kazmayı daha çözüm masasını yıktığınız gün siz vurdunuz o sokaklara. O hendekler sizin eseriniz. O hendeklerin başında duran gencecik çocuklar sizin eseriniz.

Size çok söylediler legal siyasetin temsilcileri. ''Müzakere edilecek son kuşak biziz'' diye. Müzakere ettiğiniz güçleri bugün yeniden terörist diye düşmanlaştırdınız. Kandili bombaladınız hangi sonucu aldınız. Kürdistan illerini iç savaş ortamına çevirdiniz ne sonuç bekliyorsunuz.

Basında bir çok yazar Kürtlerde duygusal bir kopuş var diye yazıyor. Onlar iyimser. Kötümserlikse bu, ben kötümserim. Bu ülke de duygusal kopuş süreci tamamlandı. Artık o savaş alanına çevirdiğiniz illerde ''Bağımsız Kürdistan'' olmadan Kürde rahat yüzü yok diye konuşulmaya başlandı. HDP'nin Türkiyelileşme politikalarına alttan alta tepkiler var. Elbet bunu da duymayacaksınız. Kör bir hırs ve inanç uğruna dağda gerillayı, şehirlerde eli silahlı hendek başında bekleyen gençleri nasıl ki siz yarattıysanız yarın bir arda yaşamak istemeyen Kürtleri de siz yaratacaksınız.

Ama bu ülkeye bunun bedeli ağır olacak. Siz zoru seçtiniz. AKP'den önce Çiller ve ekibi de aynı şimdi yürüdüğünüz yoldan yürümüşlerdi. Ne mi oldu? Yok etmek istediğiniz gücü daha da büyüttünüz. Bilmez misiniz baskı insanları birbirine kenetler.

Oysa Kürtlerin statü talebi dahil diğer talepleri için kolay yol ve yöntemler var. Bunun adına ne derseniz deyin. Çözüm müzakeredir. Yeniden yeniden bıkmadan tekrarlamak gerekirse bunun adı Müzakere.

Kısa olan yolu uzatmayın. Ne sürgünler yaşansın ne de ölümler. Bu topraklar gözyaşına ve kana doydu. Artık yeter.

 

BU İÇ SAVAŞ SİZİN ESERİNİZ