‘Marka’ bir hikaye...

YAYINLAMA: 29 Aralık 2015 / 18.00 | GÜNCELLEME: 29 Aralık 2015 / 18.00

Sakıt Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey adı gibi güzel bir tartışma başlattı.

Biz Gaziantep’i marka şehir olarak biliyorduk. Meğerse  değilmiş!

Güzelbey, facebook’da şu mesajı paylaşmış. Dün yerel gazetelerimizde okudum.

Kültür ve Turizm Bakanı ile Çevre ve Şehircilik Bakanının katıldığı ‘Kültür Yolu Haritası’ toplantısında, şehirlerin ‘marka’ olamayacağını, kimlikli olacağını savundum. Ancak ticari ürünler markalı olur. Örneğin ‘gazoz’un markası olur. Uludağ gazozu gibi. Gaziantep, ‘marka şehir’ olamaz. Yanlış bir isimlendirme. Çünkü Gaziantep ‘gazoz’ değildir. Tarihi değerlerini sahiplenen kimlikli bir şehirdir.”

 

Evvelemirde, iyi ki Gaziantep ‘gazoz’ değil. Yoksa Alimallah Asım Bey şimdiye kadar bizi çoktan içmiş, bitirmişti!

 

Yerel bir gazete, Asım Bey’in belediye başkanlığının ilk yıllarında Gaziantep’in marka şehir olduğuna dair konuşmasını yayınlamış.

Asım Bey, öğleden sonra, öğleden önceki konuşmasını yalanlayan bir yöneticiydi, kaldı ki yıllar öncesi söyledikleri...

Önemli olan da zaten bu değil.

Burada bir ‘kavram’ kargaşası var. Bu da Asım Bey’de sık gördüğümüz ve alışık olduğumuz bir özürdü.

Amerika’nın ünlü gazetesi WJS (Wall Street Journal) bir harita yayınlayarak, Gaziantep’i dünyanın en sağlıksız ve nüfus olarak hızlı büyüyen 10 şehrinden birisi olarak tanıtmıştı.

Asım Bey ne yaptı?

Gaziantep, dünyanın en hızlı gelişen 10 şehrinden birisi diye basın bülteni hazırlattı. Biz, “Yalan söylüyorsunuz veya tercümanınız yanlış tercüme ediyor, doğrusu öyle değil, böyledir” diye yayın yaptık. Aldırmadı, aynı yalanı çeşitli platformlarda tekrarladı.

Böyle garip huyları vardı!

 

Burada da ‘kavram’ kargaşası yaşıyor. Belki de gündem de kalmak için trolliyor!*

Marka şehir’ terminolojisi ile anlatılmak istenen ‘kavram’ şu:

Branding Cities on Process of Globalization and ‘Brand Cities’/Küreselleşme Sürecinde Kentlerin Markalaşması ve ‘Marka Kentler’.

Bu bir proje konusu olup, Güney Afrika’daki yarışmada Gaziantep, harika projesiyle birinci olmuştu.

Bu gibi projelerin bir mentoru olur. O da eski Gaziantep Sanayi Odası çalışanı, şimdi Telgraf Gazetesi’nin sahibi Şeref Gözütok idi.

Özel uçakla Güney Afrika gidip yarışmadan birinci olarak dönmüşlerdi.

Siz şu kadere bakın! Asım Bey’e son zamanlarında gazetesinde methiyeler dizerken, şimdi o zat, kazanılan dünya birinciliğimizi inkar ediliyor! Neyse!..

 

Konuyu daha iyi anlatabilmek için projeden bir alıntıyı paylaşmak isterim:

Marka olmak” ve “Marka kent olmak” kavramlarını incelediğimizde aslında aynı şeyi ifade ettiklerini görürüz: Daha cazip olmak. Marka olunduğu zaman ürünler veya hizmetler diğerlerine oranla daha çok talep görür çünkü marka sloganından kalitesine kadar kendini ispatlamıştır. Ancak

gerçek anlamda marka olmak için uzun ve zorlu bir süreç gerekmektedir. Aynı durum marka kent olmak içinde geçerlidir. Her iki durumda da yapılması gerekenler benzerdir: Tanıtım, iyi hizmet, yüksek kalite ve güven. Marka kent olmak bir kavram, strateji, yöntem ve tekniklerin kentler için kullanılması anlamına gelir ve güven kavramını içerir. Marka olmuş bir kent, yeni yatırımcılara güven verir.

 

Öyle zannediyorum ki, Asım Bey ‘marka’nın çeşitli anlamlarını birbiri ile karıştırıyor.

Örneğin, eskiden İstanbul’da vapura binmek için jeton veya marka alınırdı.

Antep’te işhanları yapılmadan evvel, esnafa hizmet veren çaycılar olurdu. Her gün para alıp vermektense, çaycılar markaları toptan peşin satarlar, sonra da çay içince sizden markayı geri alırdı. Acaba Asım Bey, marka denince çaycının markasını mı anladı?

 

Bana kalırsa Asım Bey’de önemli bir marka.

On yıl büyükşehir belediye başkanlığı yaptı. Marka Şehir Gaziantep’in belediye başkanı da bence ‘Marka Başkan’ olarak anılabilir.

Her gün yeni bir marifetini öğreniyorum.

Tepebaşı’ndaki taksi durağındaki şoförler bana, “Abi, buranın yüzde 80’i Asım Bey’in” demişlerdi de pek inanmamıştım. Çünkü oralar AB’den gelen karşılıksız hibe ile restore edilmişti.. Eh, biliyoruz ki, Asım Bey beytülmala el sürmemiştir! En azından bendeniz öyle biliyorum!

Dışişleri Bakanlığı Gaziantep’te bir ofis açtı ve bir büyükelçiyi görevlendirdi.

Ofis nerede diye merak ederken öğrendim ki, Tepebaşı’nda imiş. Dışişleri kimin mülkiyetini kiralamış dersiniz?

Ben hemen merakınızı gidereyim: Asım Bey’in…

Dışişleri her mülkü kiralar mı?

Marka Başkan’a da zaten bu yakışır. Kiracısı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanlığı…

Bu onur ona yeter.

 

* Trollemek: Dalga geçmek, kafa bulmak

 

Gazeteler ne kadar devlet

sübvansiyonu alıyor?

 

Devletin gazetelerin yaşaması, yayın hayatına devam edebilmeleri için gerçekte hiçbir değeri olmayan resmi ilan sübvansiyonun rakamlarını yayınlamaya devam ediyorum.

 

2015/Ocak ayında Aralık ayı ve 2015’in tam bilançosunu yayınlayacağım. Genel bir de değerlendirme yapacağım.

Okuyucunun hangi gazetenin ne kadar sübvansiyon aldığını şeffaflık adına bilmesini istiyorum. 

Genç bir gazeteci arkadaşımız 500 bin liraya daire almış. “Hani gazeteler para kazanmıyordu?” diye serzenişte bulunan arkadaşlarıma anlattığım bir hikayeyi anlatacaktım. Yerim daraldığı için yarın anlatacağım.           

 

 

 

 

‘Marka’ bir hikaye...