Yılmaz Vural'ın çığlığı ve düşündürdükleri...

YAYINLAMA: 05 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 05 Ocak 2016 / 18.00

        Futbol dünyamızın "nevi şahsına münhasır" bir kimliğidir Yılmaz Vural... Sportif bilgisini teknik direktör olarak futbolcular üzerinden sahaya yansıtırken hep başarılı olmanın birinci koşulu  "etik kurallar"ı birinci planda tutan yanıyla dikkatleri üzerine çekmiştir ayrıca...
        O başarıyı dürüstlüğün düz çizgisinde kovalayıp yaşamak  ister her zaman.
        Sportif başarı için inandığı ilkelerden ödün vermez...
        Bildiğini bildik bilir; yanlışı, eğrisi ise bilerek olmaz.
        Hata mı?..  Hatasız kul mu olur?
        Yilmaz Vural -kendi ifadesine göre- şimdiye değin 25 takımın başında teknik direktör olarak sahaya çıkmış...
        Mutluluklar yaşamış... Sevinçten saha kenarında takla atmış...
        Gün gelmiş üzüntüden futbolcusuna söz söyleyememiş, ama biraz sert okşamış... Sonra gönlünü almayı bilmiş...
        Kolay mı 25 takımı çalıştırmak?
        Cankurtaran ekibinin başı gibi... Telefon geliyor, "- Yılmaz kardeşim, bizim takım zorda... Atla gel takımın başına..."  Ne yapsın Yılmaz Hoca?..  Soluk-soluğa geliyor takımın başına...  O da bildikleriyle, çağdaş uygulamalarla takımı düştüğü çukurdan çıkaracak...
        Sorumlu görev anlayışını ön planda tutup kolları sıvıyor her seferinde... Hedef, sporun etik kuralları O'nun benliğinde dürüstlüğüyle pekişti ya, artık "aklı-fikri takımda" yatar kalkar.
        Teknik direktörlük yaşamının her anının bu duygularla yaşamış farklı bir spor adamımızdır Yılmaz Hocamız.
                                                          ***
        Yılmaz Hoca geçen hafta dört günlük teknik direktörlük yaptığı Gençlerbirliği'nin başından bir telefon emriyle uzaklaştırıldı.
        Sanki çayevinde/kahvehanede garsona daha önce siparişini verdiğiniz çay/kahveyi "rasto!.." deyip getirmemesini istememe gibi...
        Futbol dünyamızda böyle üzücü olaylar sıkça yaşanıyor maalesef...
        Üzücü tabii ki...
        Oturup anlaşılmış... Taraflar birbirlerine güvenmiş, el sıkılmış... Bir süre sonra, "-Arkadaş sen benim işime yaramazsın..." demek hangi  yöneticilik kitabında yazıyor, aradım bulamadım.
        Yılmaz Vural maalesef bu vefasızlık kokan durumları çok kez yaşamış... Şimdi haklı olarak, " -Külüpler sezon içinde en fazla 2 antrenörle çalışmalı..." diye dert yanıp doğru yolu gösteriyor.
        Kimi çevrelerden de bu konuda yasa çıkarılması sesleri yükseliyor.
        Yılmaz Hoca da haklı, yasa çıkarılmasını isteyenler de...
        Ama iş uygulamaya geldiğinde yasaları da kendi kafa ölçülerimize göre yorumlamayı nasıl önleyeceğiz?

Yılmaz Vural'ın çığlığı ve düşündürdükleri...