Özgürlük tarihin kaybolmayan tek değeridir

YAYINLAMA: 18 Ocak 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 18 Ocak 2016 / 18.00

"Kötülüklerin ilki ve en büyüğü, haksızlıkların cezasız kalmasıdır." der Platon.

Bu ülkede yapılan kötülükler hep cezasız kaldı. Bu ülkede işlenen siyasi cinayetler Mustafa Suphi'lerden Sabahattin Ali'ye, Uğur Mumcu'dan Hrant Dink'e, Musa Anter'den Tahir Elçi'ye işlenen on binlerce cinayet faili meçhul kalmış gerçek sorumlular açığa çıkarılmamışlardır.

Cinayetlerin açığa çıkarılmamış olmasının temel nedeni bu cinayetlerden Devletin sorumlu olmasıdır.

Ancak ülkede haksızlıklara, hukuksuzluklara devletin halkına yaptığı zulme karşı çıkan herkes Türk Ceza Kanununun 301. maddesi tarafından tehdit altında bırakılmaktadır. Yasada esnek tanımlamalar dolayısıyla devletin hukuksuzluklarına karşı çıkan herkes "Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama" suçlamasıyla karşılaşmakta ve cezalandırılmaktadır.

301. madde ile Hrant Dink, Eren Keskin gibi gazeteci, siyasetçi, yayıncı ondan fazla kişi ceza almış onlarcası hala yargılanmaktadır. Bundan 9 yıl önce Hrant Dink'in öldürülmesinde bu madde kışkırtıcı olmuştur. Ermeni soy kırımından, devletin işlemiş olduğu cinayetlere kim söz söylemişse 301. maddenin potansiyel suçlularına dönüşmüştür. Savcılar net olmayan ifadelerle yazılan bu maddeyi geniş bir şekilde yorumlayarak, insan hakları konuları, tarih ve siyaset alanında tartışmalı meseleleri gündeme getiren kişilere karşı kullandılar. 

Bugün "Suça Ortak Olmayacağız" başlığıyla yayımladıkları bildiride devletin Kürt illerinde ki hukuksuzluğuna dikkat çeken ve barış için müzakere talep eden akademisyenler "devletin" aşağılanması gerekçesi ile yoğun bir soruşturma, saldırı ve gözaltına maruz kaldılar. Devlet suçüstü yakalanmışçasına bir refleks gösteriyor. Savcılar 301.maddeden soruşturma açarken, üniversite yönetimleri akademisyenler hakkında soruşturmalar başlattı, kimi üniversite hocaları gözaltına alındı, kimi üniversitelerde de imzacı hocalar faşist öğrenciler tarafından tehdit edildi.

Akademisyenler bildirilerinde devletin Kürt illerinde aylardır süren abluka ve şiddet uygulamalarına, sivil ölümlerine dikkat çekerek " Türkiye'nin kendi hukukunun ve Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası antlaşmaların, uluslararası teamül hukukunun ve uluslararası hukukun emredici kurallarının da ağır bir ihlali niteliğindedir." diyerek bir devleti hukuki zemine çekme daveti içinde bulunmuşlardı.

Ancak devlet aklı her zaman kendisini haklı görür. Ben devletim öldürürüm, cinayet işlerim, işkence yaparım zihniyeti devlet aklına hakimdir. Öyle bir zihniyet ki mafya çöplüğünden öten horozlara bile imkan tanımaktadır. Sedat Peker gibi ilk okulu bitirdiği bile şüpheli bir mafya şefi akademisyenlere müsvedde diyebilmekte ve devlete düşman olanların kanıyla duş bile alacağını söyleyerek akademisyenleri tehdit etmektedir. Devlete 301. madde gibi koruyucu kalkanlar yetmiyor ki bir mafya şefi devlete kalkan olmaktadır. Akademisyenler hakkında otomatik dava açan savcılar bu akıtılacak kandan duş alacak bir mafya şefi için henüz harekete geçmemişlerdir. Demek ki asıl olan devletin menfaatleridir. Devleti korumak için her yol mübahtır.

"Özgürlük, tarihin kaybolmayan tek değeridir." der Albert Camus. Akademisyenler ve onlara destek veren edebiyatçılardan, hukukçulara, gazetecilere bu ülkenin vicdanlı insanları bu ülkede barışın ve demokrasinin yolunun özgürlüklerin kazanılmasından sahiplenilmesinden geçtiğinin bilincindedirler. "Özgürlüğünden vazgeçen kimse, insanlığından vazgeçmiş demektir." der Jean J. Rousseau.

Evet bu ülkede vicdanlı insanlar hala vardır.12 Eylül'ün üniversiteleri kışlaya çevirdiği bir ülkede hala vicdanlı ve sorumlu akademisyenler vardır. Bütün tehditler soruşturmalar gözaltılar, işten atmalar bu ülkede karanlığın hakim olduğu bir korku imparatorluğunu kurmaya yetmeyecektir. Tarih bunun örnekleri ile doludur.

Enver Gökçe yıllar önce baskı ortamında yazmış şiirini. Buradan paylaşarak bugün karanlığın hedefi haline getirilmiş akademisyenlerimizi selamlıyorum.

Sana selâm olsun

Sürgünler, mahkûmlar, hastalar!

Alacağın olsun

Seni İstanbul seni

Seni Bursa, Çankırı, Malatya,

Sizlere selâm olsun üniversiteler!

Öğretmenleri alınmış kürsüler,

Öğretmenler!

Hürriyeti yazan eller, dizen eller!

Sizlere selâm olsun makineler

Entertipler, rotatifler, bobinler!

Bu gülünç, aşağılık,

Namussuz şeyler dışında

 

Özgürlük tarihin kaybolmayan tek değeridir