Kadı Bayırı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Kime sorsam yurt dışına gidenlerin büyük bir bölümü ya Avrupa’ya giderler, bazıları Asya’ya giderler. Kimileri de Afrika’ya iş veya gezmeye, turlarla giderler. Bir ara Küba ülke olarak insanların ilgisini çekmiş, bir çok tur bu ülkeye düzenlenmişti. Ben hariç, bir çok dostum Küba’ya gidip, bu son kalan komünist ülkeye gidip gezdiler. Halkın ne kadar fakirlik çektiğini, dünya nimetlerinden ne kadar geri kaldıklarına şahit oldular. Halkın dünyada olup bitenden uzak, mutlu ve fakir yaşamlarını seyredip ya hallerine şükür ettiler, yahutta bu basit yaşamları özendiler.

Adamların bir tek derdi vardı, o da fakirlik. Tütün yetiştiren ülkede, kadınların sigara ve puro fabrikalarında havana purosu üretmelerini seyre giden turistler, kutu kutu puro almalarını anlatan insanlar tanıdım. Aslında puro içtiklerinden değil, sıcak havada terleyen kadınların bacaklarında rulo ederek sardıkları puroların satın alınmalarını anlatan seyyahların hikayeleri, ilgimi çekmese de dinlerdim.

Amerika’nın güneyinde bulunan Güney Amerika kıtasındaki ülkelere giden fazla insan tanımadım. Bir kaç sene evvel bir iki günlüğüne Güney Amerika’da küçük fakat ekonomide önemli bir yerde olan, Petrol ülkesi Ekvador’a gitmiştim.

Başşehri Quito, iki dağın arasında bulunan bir şehirdi. Burada yer olmadığı için şehrin göbeğinde bir havaalanı vardı. Hayatımda gördüğüm en ilginç havaalanı bu idi. Havaalanı pisti başlangıç ile orta noktası arasında irtifa farkı 20 metreye yakındır. Yani 5-6 katlı bir bina yakın yükseklikte yokuş yukarı bir pist.  Uçaklar batıdan inerse yokuş yukarı, eğer doğudan inerse yokuş aşağıya doğru iniş veya kalkış yapmaktadır.

Havaalanı şehrin tam göbeğinde oluşmuş, bizim Adana havaalanı gibi etrafı küçük gecekondu misali evlerle kaplı. Hani havaalanından yürüyerekte gideceğiniz yere kadar yürüme imkanınız olabilmekte. Bu ülkede sokakta gecenin bir saatinden sonra dışarı çıkmak çok riskli olduğundan, bizlere o seyahatimizde birkaç tane eskort vermişlerdi. Onlarsız otelden çıkamıyorduk.

2 bin 800 metrede bulunan bu başşehirde yaşamak son derecede zordu. O yükseklikte insan oksijen eksikliğinden çok çabuk yorulmakta, bitap düşmekteydi. Yarım gün çalışıp öğleden sonra mutlaka, kısa da olsa  uyumak istiyorduk.  İnsanların yüzleri kavruk, yüksek irtifanın verdiği yanık tenli olmaları, yaşlanmalarınıda değişik etkilemekte olduğunu öğrendik.  Şehrin güneyi ve kuzeyi yüksek dağlarla çevrili olduğundan şehir güney ve kuzey hattında daha fazla yayılma imkanı bulmuştu.

Bir-iki hafta evvel Beştepe’den bu ülkeye bir ziyaret yapıldığını gazetelerden öğrendik. Bütün dünya ülkeleri ile ilişkilerimizde çok başarı elde ettiğimizden, hiç iyi ilişkilerde komşumuzun  kalmadığını görüp, uzak ülkelere seyahatle, Ekvador’u en azından yanımıza çekebilir miyiz düşüncesinde yapılan bu turistik seyahat sonucunda, konuşma sırasında protestoya maruz kalan Beştepeli’nin korumaları, bu gösteriyi yapanlarla giriştikleri mücadeleden galip çıkmışlar. İşte bu olaylardanda ders alamayan korumaların, ülkenin bir millet vekili olan, Diago Vitimilla’yı darp ettiklerini, medyadan öğrendim.

Çok sakin insanlar olan Ekvadorlu vatandaşların çivisini mutlaka bir şeyler oynatmış olduğunu düşünmekteyim. Ekvador’da, bu olaydan dolayı Türkiye’yi protesto etmiş. Dost ararken kavga etmenin ne anlama geldiğini hala anlamış değilim. Bari attığımız taş kurbağaları ürkütse de, seslerini biz de duysak. Beş tepe’deki her dakika gündemde kalmak uğruna Moğolistan’a bile gidip, tren yollarının bu ülke için doğru olmadığını iddia edip, ülke ile kavgaya tutuştuğumuzu medyadan okursam şaşırmayacağım.

Bugünlerde Suriye ile sıcak savaşa yakın bir hadise içinde olduğumuzu tedirginlikle izlemekteyiz. Iki büyük silah üreten ülke, ürettikleri silahların denenmesi için Ortadoğu’yu savaş alanı haline getirmek için ellerinden geldiği kadar çalışmakta. Bizim de bu oyuna geldiğimizi seyretmekteyiz. Hitler de  Alman ekonomisinin kötüye doğru gittiğinde, ülkeyi savaşa sokmuş, Almanya yerle bir olmuştu.

Bırakın uzak ülkelerle kavga etmeyi, komşularımızla iyi geçinmek mecburiyetimiz olduğunu ve de bu anlamda, ATA rahmetlinin sözünü unutmamak gerekir ‘yurtta sulh cihanda sulh’ diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

 

Kadı Bayırı