Nasreddin Hoca fıkrası gibi!..

YAYINLAMA: 28 Şubat 2016 / 18.00 | GÜNCELLEME: 28 Şubat 2016 / 18.00

Kanal 7’nin ‘İskele Sancak’ programı Gaziantep’te Zeugma Mozaik Müzesi’nde canlı yayınlandı.

İzleyemeyenler için linki veriyorum. İzlemenizi öneririm.

Gaziantepli, Suriye konusunda ne düşünüyor, yetkili ağızlardan öğrenebilirsiniz.

 

Ben çok şey öğrendim. Bildiklerimin, gerçeklerle uyuşmadığını bu program sayesinde anladım!

Meğerse biz Suriyeliler’i ne kadar çok seviyormuşuz, bunu yetkililerin ağzından kulaklarımla duymak beni insani açıdan çok sevindirdi.

Doğrusu, Suriyeliler’den bu kadar sitayişye sözedilmesini, varlıklarının varlığımızla daha da değerli olduklarını yetkili ağızlardan tekrar tekrar duymanın, bir insan olarak hazzı içerisindeyim.

İyi ki varlarmış, iyi ki savaş olmuş da Gaziantep’e gelmişler.

Suç oranları yok denecek kadar az, yani aşayiş sorunu neredeyse yok gibi, daha ne isteyebiliriz ki…

 

Benim şaşkınlığımı mazur görün, asıl şaşıran Kanal 7 Ankara Temsilcisi, İskele Sancak’ın moderatörü Mehmet Acet oldu.

Programın ana konusu Suriyeliler ve UNESCO ödülümüz nedeniyle gastronomi idi.

Ama, ana tema Gaziantep’in reklamı oldu. Televizyon izleyicilerinin bu gibi ‘kendini övme’ programlarını beğenmediklerini medya dünyasının söz sahibi dergisi Mediacat’teki bir araştırma yazısında okumuştum.

Bunu, ilgili ilgisiz bütün televizyon programlarında yapıyoruz. OSB’de kaç kişi çalışıyor, sıradan vatandaşlar bile öğrendi.

 

Mehmet Acet, Suriye konusunda yakınmamızı beklerken tam tersi konuşmalar üzerine ne soracağını şaşırdı! Çünkü, soru akışını ona göre hazırladığı belliydi.

Hani Timur’un başıboş gezen bağlara, bahçelere büyük zarar veren erkek filini şikayete giden Nasrettin Hoca’nın fıkrasındaki gibi.

Hoca, Timur'un huzuruna geldiğinde bakmış ki arkasında hiç kimse yok. Bunun üzerine Hoca Akşehirliler’e bir ders vermek ister. Timur'a, “Efendim, biz Akşehirliler olarak getirmiş olduğunuz fili çok sevdik. Ama hayvancağız yalnızlıktan olsa gerek, çok huzursuz. Ahali bu filin dişisini de getirmenizi istiyor” der.

 

Benim programdan çıkardığım yorum da bu!

500 bin Suriyeli, geride kalan eş, dost ve akrabalarını, yani bir 500 bin daha gelirse hepimizin memnun olacağı gibi bir duyguya kapılmama vesile oldu yetkililer!..

 

https://www.youtube.com/watch?v=HHGosL7QlAI

 

 

Böyle Gaziantep sevgisi olmaz!..

 

Cuma günü bir dostumu, Gaziantep’in yalnız Türkiye’de değil, namı bütün dünyaya yayılmış, baklavasının lezzetini ünlü gurme yazarların trajları milyonlarca olan gazete ve dergilerde uzun uzun anlattığı, ününü gerçekten haketmiş bir lokantasına götürdüm.

Normalde günün her saatinde iğne atsan yere düşmeyecek, çatal ve bıçak seslerinin melodiye dönüştüğü o muhteşem ambiyans beynime kazındığı için o gün gördüğüme inanamadım. Aşağıda, yukarıda kimsecikler, hiç müşteri yok. Biz tam öğle yemeği saatinde gitmiştik oysa!

 

Lokanta aynı lokanta, baklava aynı baklava, kebaplar aynı kebap, servis aynı servis… Ama müşteri sayısı aynı değil!

Nerede bu müşteriler? Neden gelmiyorlar?

İskele Sancak programına çıkanlar bunun nedenini  söylemediler. Moderatör defalarca sorduğu halde yetkililer oralı olmadı.

Lokanta sahiplerinin şikayette bulunmaları söz konusu olamazdı. Yanlış anlaşılırdı. Ama kentin sorumluları ve kanaat önderi olarak orada bulunanların bunları dile getirmeleri gerekirdi.

Kusura bakmasınlar, böyle Gaziantep sevgisi olmaz.

 

 

Hikaye mi, hakiye mi?

 

Gaziantep Ticaret Odası Başkanı Eyüp Bartık’ın Suriyeli sevgisini televizyonda anlattığı yetmemiş olmalı ki, dün de bir de yazılı beyanat verdi.

 

“Bu insanları kabullendik, onları sosyal hayata ve iş dünyasına kazandırmak için çalıştık. Suriyelilerin şehrimize gelmesi sosyal hayatı etkiledi mi, etkiledi, enflasyonu artırdı mı artırdı ama birçok gayrimenkulün değerinin artmasını da sağladı. Sorun olduysa dahi şehrin ekonomisine de katkı sağladı. Suriye’de iç savaş başlamadan önce az sayıda Suriyeli üyemiz vardı, şu anda 600 Suriyeli üyemiz var. Bu insanlar savaş sonrası bizim Suriye’deki elçilerimiz olacaktır. Suriye’de hayat normale döndüğünde Gaziantep iş dünyası bu ülkede önemli işlere imza atacaktır.

 

Bartık, emlak işinin önde gelenlerinden olduğu için gayrımenkulün değerlenmesinden ziyadesiyle memnun olduğu anlaşılıyor. Belki de Suriyeli sevgisi bu yüzden!

Ancak Bartık, Bakan Başkan’la ‘Eve dönüş’ konuda ters düşüyor gibime geldi.

Çünkü Şahin, Suriyeliler’in çoğunun ülkesine dönmeyeceğini biliyor. “Bizimkiler Almanya’dan döndü mü?” demişti bir keresinde. Anlaşılan Bartık bu yorumu duymadı.

Savaş bitecek, harabe kentler yeniden yapılacak, iş sahaları açılacak ve Suriyeli vatandaşlar ülkelerine dönecek.

Hani Türkçede güzel bir deyim vardır: “Ölme eşeğim ölme!..

İşte öyle bir şey.

 

Eyüp Bartık’ın, daha önceleri de söylemişti, şu yorumunu beğeniyorum.

Bu şehri büyütmek için yeni bir hikayeye ihtiyaç var, bu hikaye de turizmle yazılacaktır.

Peki, bu nasıl olacak?

Bartık’ın bir başka beyanatı ile yanıtlayalım.

 

“Üniversite öğrencisi bir genç yönelttiği soruda, ‘Siz, bize çok güzel öğütler veriyorsunuz ama Türkiye’nin etrafına baktığımızda Suriye, Irak, İran ve Rusya ile sorunumuz var. Biz nasıl girişimci olalım, biz nasıl geleceğe umutla bakalım’ dedi. Asıl sorun bu işte. Şu an gençlerimiz umutsuz. Toplumun morali olumsuz etkileniyor, kendini güvensiz hissediyor, umudu tükeniyor. Huzurlu toplumlar geleceğe daha emin bakarlar. Unutmayalım ki para huzurlu ortamı sever. Huzurun olmadığı yerde üretim de olmaz, yatırım da olmaz, ticaret de olmaz.

 

Bu durumda hikaye nasıl yazılacak?

Her şeyi güllük gülistanlık göstererek mi?

Her iki lafı da Bartık söylüyor.

O zaman da hikaye, ‘hakiye’ oluyor!..

 

 

Nasreddin Hoca fıkrası gibi!..