İnanç

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Her günümüzün iyi olması için sabah kalktığımda içimden dua etmeyi kanıksadım. Her sabah başka bir problemle güne başlamak, insanın kimyasını bozmakta. Her böyle günde aklıma Rusya’ya ilk seyahatim gelir.

İlk seyahatim, Gorbaçov dönemi Prestroyka ve Glasnost  ile tarif edilen, 70  sene süren komünist rejim sonrası, Rus vatandaşlarına baskı rejimi hitamı, insan hak ve hürriyetlerinin gevşetilmesi anlamına gelen bir yavaşlama dönemi başlangıcı idi. 

Bir çok insan tanıdım, bir çok kurumu ziyaret ettim. Gittiğim yerlerde konuştuğum insanların yanında alakalı alakasız insanlar bulunmakta idi . Birbirilerini kontrol eden bir sistem.  Etrafta dolaşan insanlar görevli mesul kişiyi kontrol etmekteydiler.

 

Mecnuna Rodnaya adlı güzel bir otelin işyeri katlarında  bir büyük firmanın çalışma yeri vardı. Ofiste çalışan Rus uyruklu insanlar vardı. Onlarla çok değişik konularda sohbet etmek ilginç gelirdi bana. Baskı rejiminden çıkıp dünyayı bizim penceremizden bakmalarının şaşkınlıklarını seyretmek bile, özgürlük konusunun bir insan hayatında ne kadar önemli olduğunu izlemek, mukayese açısından bizler için ilginçti. Çalışanlar arasında bir Azeri kökenli İsmail isimli delikanlı vardı ki ben çok severdim. Her konuda bilgi sahibi olmak için canla başla çalışabilen, öğrenmek için bütün antenlerini açık tutan bir insandı.

 

Çok gençti, hatta bu tür insanların mutlaka KGB’nin adamı olduğuna biz inanırdık. Her konuyu öğrenmek istemesinden yola çıkarak bu düşünceye varmaktaydık. İsmail’in çok güçlü bir hafızası vardı. Bir konuyu iki defa okumazdı, bir kere okuması yetmekteydi. Rusya’da o dönemde her yerde bir insan kuyruğu bulunmakta, insanlar kuyruk gördüğü yerde neyin kuyruğu olduğunu öğrenmeksizin kuyruğa girdiklerine inanırdım.

 

Bir seferin bende bilinçsiz bu kuyruğa girip ne olduğunu öğrenmek istedim, bir saat  kuyrukta bekledikten sonra geldiğim dükkanda herkes elma almaktaydı. Bende bir miktar aldım. Kasadaki kadının sorduğu soruya cevap veremedim, kadın elimden elmaları aldı ve tarttı. Sonra eline geçirdiği abaküs aletinde, boncukları bir o tarafa bir bu tarafa çekerek ücreti söyledi. Bende avucumda bulunan Rubleleri yaydım, kadın içinden alacağını alıp, bana bakiyeyi geri vermişti. Elmaları bir paket kağıdına sardı ve o kadar güzel sarmıştı ki otelde o paketi açmak için çok uğraşmıştım.

 

Bir çok konuya hayran kalmıştım, kahve bardaklarının tabaklarını üst üste koyup bardakları kulplarından bir birinin içlerine öyle yerleştirirlerdi ki,  bardak altlıkları ile bardaklar bir küme olurdu. Bende aynısını yapmaya uğraşır, ancak dört bardağı bu şekilde toplayabilirdim. Beş bardağı tabakları ile bir bütün halinde yerleştirmelerine gıpta ile bakardım.

 

Hele bir abaküs kullanmalarını seyredin, hayret edersiniz. Facit  veya elektronik hesap makinası ile yapacağınız işlemlerden belki çok daha hızlı işlem gerçekleştirirlerdi. Nasıl yaparlardı bilemiyorum, ama hayranlıkla seyrederdim.

Her yerde bir kuyruk vardı. Her kuyrukta bekleyen insanlar ve insanların ellerinde bir kitap. Hem sıra bekler hemde okurlardı. Bizim ülkemizde hayal bile edemeyeceğimiz kadar kitap satan dükkan vardı. Tabii bir ülkede yapılacak en önemli işlev kitap okumaktı.

 

Her seyahatimde İsmail benden İnglizce kitap isterdi. O tarihte internet pek yaygın olmadığından konu ve yazar ismi verirdi ve bende o kitapları alır Moskova’ya yanımda götürürdüm. Bir seferinde benden Kuran istedi. Ben de Arapça bilmediğinden ne yapacaksın derdim. İnglizce Kuran da israr etti. Ben çocukluğumda yatılı olarak gittiğim orta okul kütüphanesinde bulduğum İnglizce The Glorius Kouran adlı kitabı okumuştum. Ona benzer bir kitabı satın alarak götürdüm Moskova’ya.

İsmail çok sevindi. Tamamını okuduktan sonra bana sorduğu çok önemli iki soru vardı, din içerikli ve tanrı içerikli idi.

Birincisi : “Tanrı gerçekten adil midir? Eğer bütün halklara adil ise, biz niye böyle bir idareye mahkum olmaktayız” diye sordu.

İkinci sorusu ise : “Sizin Başbakanınız  çok saygın bir insan, bu tanrının size bir lütfu, biz niye Lenin ve Stalin gibilerle cezalandık? Özal ve idaresinin kıymetini bilin kaybettiğinizde pişman olursunuz’’  demişti.

Bugün Azeri İsmail’i çok anmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

 

         

 

 

İnanç