Siyasetçinin yurttaşı ajite etme hakkı yoktur

YAYINLAMA: 10 Haziran 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 10 Haziran 2016 / 20.00

   İş zıvanadan çıktı mı desem, ne desem bilemiyorum. Böyle durumları çok öncelerden yaşadık ama  toplum olarak unuttuk gitti. Böyle olunca da kimi konulardaki değerlendirmeleri önceyi hiç anımsamadan yapıyor, kısır aklımızla  ahkam üzerine ahkam kesiyoruz. Sonra bakıyoruz ki, "sıfıra sıfır, elde var sıfır..."

        Biz kendimizi unuttuk bir yerlerde...

        Biz yaşadığımız tarihi de unuttuk ne yazık ki...

        Şimdi aynı akılsızlığın peşine düştük.

                                                               ***

        27 Mayıs 1960 demokratik devriminden sonra yapılan ilk seçimde CHP lideri İsmet İnönü hükümeti kurup Başbakan olmuştu.

        Demokrasi tarihimizde yeni bir başlangıç yaşanıyordu. Demokrasi adına yeni yeni umutlar filizleniyordu beyinlerde. 

        Ama ne oldu, biliyor musunuz?

        21 Şubat 1964 günü Başbakan İnönü, Başbakanlık önünde gazetecilerin sorularını yanıtlarken silahlı saldırıya uğradı. Mesut Suna adındaki saldırgan yakın mesafeden tabancayla İnönü'ye ateş etti, ancak isabet ettiremedi.

        Allah'ın takdiri... "Öldürmeyen Allah, öldürmez..."

        Olay tabii ki, kamuoyunda büyük yankı yarattı ve hemen değerlendirmeye alındı.     Saldırgan Mesut Suna sorgusunda kimi çevrelerce yapılan konuşmalardan etkilendiğini açıklayıp böyle bir saldırı yapmayı düşündüğünü söyledi.

        Çok acı bir gerçek vardı ortada... 

        O da, aklını kullanamamak ve başkalarının dolduruşuna gelip yanlış iş yapmak...

        Bu olaya benzer bir başkası da 22Kasım 1952 Tarihi'nde yaşanmıştı. O tarihlerde İstanbul'un ünlü gazetelerinden Vatan'ın sahip ve başyazarı Ahmet Emin Yalman  gittiği Malatya'da PTT binası önünde lise öğrencisi Hüseyin Üzmez'in silahlı saldırısına uğramıştı.

         Saldırının nedeni yine "fısıltı gazetesi"nin verdiği "kulak dolması bilgiler'e inanmak...

         İki ayrı saldırgan o tarihlerde hemen yakalanmış, sorgulanmış ve mahkum olmuşlardı.

         İnönü'nün yaşadığı suikast girişimi sadece Türkiye'de değil, dünyada da tepki ile karşılanmıştı. 

        Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, Başbakan İnönü'yü evinde ziyaret edip geçmiş olsun dileğini bildirmişti. AP Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala, CKMP Başkanı Osman Bölükbaşı üzüntülerini bildirip menfur olayı kınamışlardı.

        Ahmet Emin Yalman'ı öldürme teşebbüsünde bulunan Hüseyin Üzmez  ve onu böyle bir işe teşvik ettikleri iddiasıyla hapse atılan pek çok insan arasında Necip Fazıl Kısakürek de vardı.

        "Yalman Olayı"nin takipçisi bizzat Menderes olmuştu.

                                                              ***

        Şimdi gelelim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaşadığı iğrenç olaya... 

        Nicedir siyaset dünyamızda kin/nifak tohumu ekiliyor ya da kusuluyor. Böylesi tutarsız davranışın  elbette varacağı bir nokta olacaktı.

        İşte oldu...

        Şehit cenazelerine bile siyasal öfke bulaştı.

        Cenaze törenine gönderilen siyasal partinin çelengi parçalandı.

        Bir siyasi parti liderine tabanca mermisi atıldı.

        Bu gelişmeler, böylesi durumlar hiç iç açıcı değil.

        Hiç iyiye işaret değil.

                                                             ***

        Ama,  TBMM'nin çatısı altında bile parti grup toplantısındaki konuşmalarını amigolarına sloganlar eşliğinde alkışlatma ihtiyacını duyanlar var bu ülkede...

        Daha fazla yazmaya gerek yok sanırım.

        Yurttaşı bu denli ajite ederseniz, körüklerseniz olacağı budur.

 

 

Siyasetçinin yurttaşı ajite etme hakkı yoktur