VESAYET REJİMİ YENİ YASAYLA PEKİŞTİRİLİYOR
AKP içine düştüğü siyasetsizlik çukurunda, her gün farklı bir tutuma giderek otoriterleşmenin ve geçmiş statükocu güçlerin yeniden dirilişine siyaseten imkan sağlıyor.
Dokunulmazlıkların kaldırılmasından hemen sonra, 7 Haziranda meclise ''Türk silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı'' AKP tarafından getirildi. Bu yasa ile bir nevi darbe ortamına imkan tanıdığı gerekçesi ile kaldırılan EMASYA protokolüne yeniden dönüş sağlanmaya çalışılıyor.
Bilindiği üzere Kürt sorunun çözümünde güvenlikçi politikalara dönülmesinin ardından asker siyasetin önüne geçti. Kürt illerinde devlet asker eliyle ya da diğer özel birlikler eliyle hukuksuzluklarda sınır tanımayacak şekilde şiddet uyguladı. Asker Kürt illerine operasyona girişmeden önce kendisi için güvenceler istemişti. Bugün AKP bu güvencenin verilmesi için, gelecekte hukuksuzlukların, keyfiliklerin hesabının sorulmaması için böyle bir yasa çıkarmaktadır. Bu yasa sadece askerlere ve özel birliklere dokunulmazlık zırhı getirmeyecek, aynı zamanda askere istediği yerde valiyi de atlayarak sıkıyönetim kararı aldırabilecek ve istediğinde operasyonlar yaptırabilecektir.
Bu yasa ile AKP Ergenekon ile uzlaşmasını ve onların otoritesine boyun eğişini taçlandırmış olacaktır. MGK eliyle süren vesayet rejiminin asli unsurları kendilerine yeni bir yasal zemin bulmuş olacaktır.
CHP ve MHP bu yasanın gelmesinde en az AKP kadar istekli bir tutum takınmıştır. Ki Meclis komisyonuna bir yarbayın gelerek sadece HDP dışındaki partilere brifing vermesi vesayet rejiminin sivil siyasetin önüne geçtiğini ve etkisizleştirdiğini gösteren bir örnektir. CHP daha önce Ergenekon sanığı olup şimdi CHP milletvekili olan bir kişi tarafından bir '' truva atı'' rolünde içeriden teslim alınmıştır. Dokunulmazlıkların kaldırılmasında da bu kanal açık olmuş Kılıçdaroğlu CHP'li vekillerin itirazlarına ve anayasaya aykırı olduğunu söyleyerekten evet kararını vereceklerini söylemişti.
Bu son gelişmeler AKP'nin içine düştüğü krizden kurtuluş için eski rejimle uzlaştığını göstermektedir. Bu uzlaşının ortak paydası Kürt sorunu ve Kürtlerin Suriye'de elde ettikleri konumun, yükselen bir seküler güç olmasının etkisidir.
Devlet Kürtlere karşı şiddet seçeneğini ortaya koyduğundan beri, sadece Kürdistan’da değil tüm Türkiye'de demokratikleşmenin kırıntılarını da yok etmektedir. HDP'li vekillere dokunulması bunun daha ileri bir göstergesidir.
Ancak AKP otoriterleşerek, Askerlere yeniden rejimin ayakta kalmasında orta direk rolü vererek Kürt sorununu çözemeyeceğini göstermektedir. Bazı anketlerin HDP vekillerine dokunulması hatta tutuklanması sürecinde oylarının % 15’lere çıkacağını göstermesi çok somut bir kanıttır.
Kürt illerinde aç perişan kalmış, evini işini kaybetmiş ,çalışmak durumunda kalanların günlük 20 liraya çalışmalarına rağmen , insanların devlete bir öfke içinde olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Ben bizzat 10 günlük yakılan yıkılan Kürdistan illerinde gözlemler yapabildiğimi söyleyebilirim. Dahası HDP'ye bir düşmanlıkta görmedim. Ancak Hendek eleştirisi de yapılmakla birlikte devletin şiddetini görünür kılmasına duyulan tepki bu eleştirileri en minimum noktaya indirebilmektedir.
Daha önce de yazdığım bir yazıda ''korkarak devlet yönetmek'' üzerine devletin nasıl bir panik içinde olduğunu söylemiştim. Bu kez devletin halk üzerinde korku salmaya dönük ortalama 3 dakikada bir panzerler, tomalar, akrep tipi araçlarla sokakta resmen bir ağırlık oluşturmuş. Ancak insanlar devletin kendini her şekilde görünür kılmasına rağmen devletle sessiz bir kopuşu yaşamaktadırlar.
Bu anlamda AKP vesayet rejimine dönerken Çillerden, Ağardan kalma yöntemlerle Kürt sorununu çözemeyeceğini artık görmelidir. Kürt sorunu bu ülkenin iç sorunu olmaktan çıkmış uluslararası dengelerin sorunun çözümünde ve çözümsüzlüğünde önemli bir etken olduğu gerçeği görülmelidir.
Suriye'de YPG ABD ve Rusya ilişkileri Kürtler lehine yeni olanaklar yaratmaktadır. Bu olanaklara karşı Türkiye'nin bütün planlarının sıfır gerçeklik mertebesine düşmesi çözüm sürecine yeniden dönülmesini imkanlı hale getirme olasılığını güçlenmektedir.
Böyle olunca AKP ülkenin demokratikleşme süreci üzerinde daha fazla tahribat yapmaya son vermelidir. Demokratikleşme mücadelesi verenlere daha fazla ''sisifos'' işkencesi yapmak ne AKP’ye ne de Türkiye'ye bir şey kazandırmayacaktır.
Celal DENİZ