Oy fındığım... Oy fındık üreticim...

YAYINLAMA: 28 Haziran 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 28 Haziran 2016 / 20.00

        Geçen gün İstanbul gazetelerinin  birinde okudum. Karadeniz Fındık İhracatçıları Birliği ve Fındık Tanıtım Grubu Başkanı Sayın Edip Sevinç; İtalyan firması FERRERO'nun düzenlediği iftarda fındık fiyatı üzerine değerlendirmeler yaparken şöyle demiş:

        "- Eğer bir ününün tüketimi iyi değilse, artmıyorsa, o ürünü üretenin faydalanabilmesi mümkün değil."

        Bunda şaşılacak birşey yok...

        Sayın Sevinç, ekonomi dünyasının içinden geldiği ve fındık konusunu iyi bildiğine inandığım için bu görüşüne katılırım. Bir ürün tüketilmiyorsa elbette fiyatı da artmaz, olduğu gibi kalır, hatta fiyatı geriler.

        Bu şaşmaz kuralıdır, "serbest piyasa"nın...

        Ayrıca; "- Artık büyük fındık arazileri yok. Araziler bölündü. 300-500 kilo fındıkla kimse geçimini sağlayamaz. Ferrero Türkiye'de fındığa önemli katkılar sağlamıştır. Geçen sene rekolte düşüktü, fiyat yükseldi. Bu sene 730 bin ton fındık var, fiyatlar düşecek. Tüketim artarsa fiyatlar düşmez. Bu tamamen arz talep meselesidir" diyor sayın Sevinç.

        Doğru söze ne denir ki?

        Ancak...

        "Rekolte düşük olur, fiyat artar" görüşüne ya da kısır döngüsüne  kapılmış bir piyasa anlayışı ile fındıkta fiyat belirlemenin üreticiyi hangi noktaya getirdiği, hangi açmazları/sorunları yaşattığı ortada... 

        Gün gibi aşikar. Üretici perişan...

        Belki "ihracatçı" gözüyle;  "rekolte düşük olur, fiyat artar" görüşü, ya da " rekolte çok, fiyat düşük olur" algısı/anlayışı;  "Böyle gelmiş, böyle gider düzeni"nden kaynaklanmış  da olabilir.

        Ama, bunun yanlış bir görüş/anlayış/değer yargısı olduğunu kabul etmek durumundayız.

        Bu, yılların yanlış fiyat belirleme algısını yıkmak da elbette ki hükümetin görevi olmalı... Kalıcı çözüm/çare aranmadı hiç...

        Ne yazık ki, gelip-geçen hükümetler fındık fiyatını hep ihracat olanaklarıyla orantılı olara düşünüp açıkladılar bugüne değin...

        Oysa, dünyanın en çok fındık üreten ülkesi Türkiye;  "Altın değerindeki fındık ürünü"nü  dış satım kadar, önce kendisi  tüketmenin yollarını ciddi anlamda araştırmalıydı, bu konuya kafa yormalıydı.

        "- Yormaz olur mu, yordu..." diyen varsa bu da onların görüşü/savı/iddiası...

        Durum ortada...

        Sayın Edip Sevinç, bilirler, benden çok dış ülkelerde gezmiş, görmüştür sanırım.  Örneğin, Belçika/Brüksel'de, Fransa Paris'teki AVM'lerde  her tür ekmek yanında "fındıklı ekmek"  tüketiliyor bu ülkelerde. Kim bilir, daha kaç ülke var böyle...

         Biz bu konuda hala yaya olarak yola çıkmış değiliz.

         Bu arada Trabzon Ticaret Borsası’nın "fındıklı ekmek" tüketimi girişiminin ilgililerce yeterli sahiplenip değerlendirilmediğini de belirtmek isterim.

         Oysa, Türkiye'de mevcut un standartına "fındıklı unu"nu da ilave edip ülke genelinde "fındıklı  ekmek"  üretimine  geçsek durum ne olur?

         Sadece askerimizin tüketimine " fındıklı ekmek" sunabilsek siz düşünün tüketimi...

         Ekmek fiyatının artacağını düşünenler olabilir. Onun için de her buğday unu çuvalına 250  ya da 500 gram "fındık unu" katıldığında ekmek fiyatının öyle korkulacak denli artmayacağı kolayca anlaşılır.

         Dedem Rahmetli, "Vakfikebir Ekmeği"nin ilk üreticisi, babam Rahmetli fırıncı, bende az-çok fırıncılıktan anlayan bir kişi olarak  iddia ediyorum ki; "fındıklı ekmek" üretimi/tüketimi sahiplenilsin, fındık üreticisi yaşadığı dertlerden kurtulurken Türkiye dış satım yoluyla bugünden daha çok fındıktan döviz kazanır...

          Fındığın fiyatını belirle konumuna da Türkiye geçer.

                                                                 ***

          Bu ülkede "danışmanlar" varsa, bu öneriye  zahmet buyurup kulak kabartsınlar.

          Yaza yaza, ilgililere söyleye söyleye ben de artık bıktım.

 

 

 Oy fındığım... Oy fındık üreticim...