İtibar!

YAYINLAMA: 24 Temmuz 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 24 Temmuz 2016 / 20.00

Gaziantep’te kapatılan okulların isimleri dikkatinizi çekiyor mu?

Neden kapatılıyor bu okullar?

İlim, irfan yuvası bu okulları kapatmak bilime ters düşmek değil midir?

Muhterem kardeşlerimiz ellerini ceplerine atmışlar, milyonlarca lira harcayarak, vergilerini ödenmiş kazançlarından, alın terlerinden, helal paralarla okullar yapmışlar, içini de ilimle irfanla doldurmuşlar ama şimdi bu okullar kapatılıyor!

Neden?..

 

Önce resmi açıklamayı yazayım, sonra yoruma geçelim.

Devlet bir malı, yasaya göre müsadere edip elinizden alıyor ve hazineye devrediyor.

Neden malınızı elinizden alıyor?

Çünkü büyük bir suçlama ile karşı karşıyasınız: Vatan hainliği...

Bundan daha büyük ne suçlama olabilir!

 

Paralelcilerle içiçe yaşıyoruz. Ancak, toplum kimin ne olduğunu biliyor. Ama şimdiye kadar da kendini deşifre edene rastlamadım.

Bu tarikat veya her ne ise, makbulse, toplum, vatan, millet için hayırlıysa neden açık açık söylenmez! Yok eğer tam tersiyse, vatan hainliği ise neden toplum tarafından dışlanmaz?

 

Bir örnek vereyim.

Perşembe günü Naksan Holding’te arama yapıldı. Haberi Anadolu Ajansı resimli geçti. Yerel gazeteler içinde Sabah’tan başka hiçbir gazete haberi kullanmadı/yayınlamadı.

Şimdi; Gaziantep Valisi terör ile ilgili haberlerde ülke yararını gözeterek yayın yapılması konusunda uyarıda bulunurken, hop oturduk, hop kalktık! Olur mu, gazetelerin elinden haber verme, ifade özgürlüğü alınır mı, gazetelere haber için ambargo konulamaz, gazeteler şeffaftır ve benzeri bir sürü laf kalabalığının içinde konsensüs sağlanamadı!

 

Gazeteciler haklıydı diyelim! Şimdi soruyorum, madem öyle, o haberi neden kullanmadınız?

Cevabını ben vereyim. Daha doğrusu Elif Şafak versin.

Elif Şafak, yeni piyasaya çıkan son romanı ‘Havva’nın Üç Kızı’nda bu soruyu o kadar güzel yanıtlıyor ki...

Burjuva” diyor, “Bu ülkede hep temkinli olmayı öğrenmiştir.  İleriyi göremediği için, bugünden yarına beklenmeyen değişimler olabileceğini hesap ederek, işlerinin bozulmaması, huzurunun kaçmaması için ikiyüzlü (Elif Şafak böyle demiyor ama bu anlama geliyor. A.T.) yaşamayı yeğlemiştir.”

 

O, ‘burjuva’ demiş ama ben bu yorumun çoğu insanlarımız için geçerli olduğunu düşünüyorum.

Bu nedenledir ki, basın temkinli davranıyor!..

 

Adam vatanına ihanet etmiş, cemaatın ülkeyi ele geçirip bir şeriat devleti kurmak için yola çıktığını bilerek veya bilmeyerek bu amaca su taşımış. Bu hedefin bir parçası olmuş. Bundan menfaat görmüş, kısa zamanda zengin olmuş, zenginse daha da zengin olmuş, başkalarının hakkını ve hukukunu yemiş, devletin bütün otoritesini yanına almış, önünde bütün kapılar açılmış ama gün gelmiş hesap vermeye çağırmışlar.

 

Yaptıklarının hesabını vereceklere kimse bir şey diyemez. Korkmalarına gerek yok! Nitekim Antep’te bu kadar vakıf okulu, şahıs okulu, şirket okulu var, hepsine el konulmadı ki... Abdestinden şüphesi olmayanların toplum içerisinde alınları açık, başları dik gezmelerine mani bir hal yok.

 

Panik yapanlar kendini ele veriyor! Paralelcilerin Demokrasi meydanında bayraklarla gövde gösterisi yapması, gazetelere birlik beraberlik demeci vermesi, iş ortağı gazete sahiplerine durmadan lehlerinde abuk subuk haberler yaptırması kesinlikle gözlerden kaçmıyor! Bu yapanlar suç ortağı durumuna düştüklerinin farkında değiller mi?

 

Bir yıl öncesine kadar Gaziantep’in ikinci ve üçüncü sıradaki şirketi için çeşitli spekülasyonlar yapılırdı! Birinci şirket zaten belli de, ikinci kim, üçüncü kim?

Naksan’ın ortadan kalkması ile artık böyle bir soru sorulmayacak bile...

Gerçekten şaşırmamak, ürkmemek, dehşete kapılmamak elde değil!..

Fabrikalar, okullar, menkul ve gayrimenkuller, üniversite, mal, mülk ne varsa el konuldu.

Yakın zamanda muvazaalı, yani hileli mal, menkul, gayrimenkul satışı olduysa iptal edildi. Önceden duyum alınıp, fabrikadan sökülüp başka yere kaçırılan bütün makinalar geri alındı.

(Almanya’da Hannover civarında çok ortaklı bir şirket kurmuşlar. Niyetleri fabrikaları buradan söküp orada üretim yapmakmış. Mersin’den veya İzmir limanından nakletmeyi planlamışlar. Ama olmamış. Hani ünlü deyiş vardır ya: İnsanlar plan yapar, yukarıdaki gülümsermiş...)

 

Devam edelim...

Bütün bu kayıplar önemli ama daha önemlisi var: İtibar...

O kaybedildi. Uçak tam pistin başına gelip kalkış pozisyonu aldığında kuleden gelen emirle aprona çekilip, uçağa giren polislerin, “şüpheliyi almaya geldik” deyip, Taner’i koltuğundan kaldırıp hemen oracıkta arkadan kelepçelemesi hazin, çok hazindir.

Hangi para, hangi servet, hangi milyar dolar bunun karşılığı olabilir ki...

Yazık, çok yazık...

 

Osman Nakıboğlu ailesiyle Amerika’ya kaçtı. Orada yeni bir hayat kurmuş. Sevilmeyen, itici bir insandı. Bir kayıp değil.

Gözümle gördüm, makama girmek için sırada bekleyen insanlara aldırmadan, paranın verdiği şımarıklık ve mağrurlukla (!) makam kapısını ayağı ile ittirip içeri girmişti. İğrenmiştim.

Cahit Bey öyle değildi. İnsanlarla ilişkisi, dostluğu, arkadaşlığı vardı. Belli ki, ihtirası onu yanlış yönlendirdi.

 

 

 

 

İtibar!