Atatürkçü dış siyasete dönüş...

YAYINLAMA: 12 Ağustos 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 12 Ağustos 2016 / 20.00

                                                       Hikmet Aksoy

      
 Eski  çağ kaptanlarının/reislerinin fırtınalar öncesi önsezileri  çok güçlüydü  hava durumu Hakkı'nda... Ben de az çok anlarım havanın gidişatından. Babam Rahmetli denizciydi O'nun da payı var  bunda. Babamın fırını  vardı, denizde de teknesi...

        Fırtınanın kopacağını, havanın iyi-kötü olacağını Karadeniz'in karayel yönüne bakarak anlar denizciler.

        Diyeceğim o ki, denizlerdeki hava durumu/raporu geçmiş çağlarda usta denizcilerce şaşmaz  bir şekilde önceden tahmin adildi.

        Zaman çok değişti...

        Şimdi, bir gün sonranın değil, aylar sonrasının hava raporları yapılabiliyor, en isabetli şekilde...

        Ama siyasette?

        Dünya siyasetinde devletlerin yıllar sonrasına ilişkin programları olur. O programlar dünya olaylarının gidişatına göre  100-150 yıl hatta daha uzun süreli olarak düzenlenir. Gelip giden hükümetler, devletin bu programlarda öngördüğü hususları uygulamaya koyar. 

        27 Mayıs 1960 darbesinin devlet yönetimine getirdiği  kurumlardan biri de Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) oldu. Bundan sonraki dönemlerde hükümet programları DPT'nin önerileri dikkate alınarak uygulamalar yapılırdı.

        (DPT)'nın  amacı, ülke kalkınmasını sosyal adalet gözetilerek dengeli ve planlı bir şekilde sağlamaktı.

        Amaç çok güzel ama, gelen-giden iktidarlar bu güzelim teşkilatın işlevini  kırpa kırpa    yapmaz kimliğe  dönüştürdü zaman-zaman...

        Öyle ya; "DPT'de de  ne oluyor. Onlara mı soracağız yapacağımız işi", şeklinde itirazlar da olmuştu siyasetçiler arasında... Hatta,  DPT  için  "Devlet Plavlama Teşkilatı" şeklinde siyasetçiler arasında değerlendirme yapıldığına ilişkin haberler 1970'li yıllarda basında yer almıştı.

        DPT  her  anlamda Cumhuriyet Dönemi'nin en önemli kurumu  olma özelliğini hala koruyor ama, son zamanlarda pek de önemsenmediği uygulamalardan belli...

Örneğin, Türkiye'nin sağlıklı/dengeli kalkınmasının sadece belli gelişmiş bölgeleri teşvikle kalkınmasına DPT'nin onay verdiğine inanmıyorum.

                                                           Xxx

        Dış siyasette de DPT'deki gibi hükümetten-hükümete istikrarlı/tutarlı  politikalar güdüldüğünde uluslarası dostlukların temeline imza atılır.

        Cumhuriyet'in kuruluşundan bugüne Kurucu Atatürk'ün  öğretisi olan "Yurtta sulh, cihada sulh" ilkesiyle gelindi.

        Bu ilkeden her şaşmada/kopmada acı sorunlar yaşandığını  gördük/yaşadık/yaşıyoruz şimdi...

        Son 15 Temmuz darbe girişiminden yönetici kadroların dış siyaset alanında  çok ama çok ders çıkarmaları gerekiyor kendilerine bu konuda...

        "Yurtta sulh dünyada sulh..."

        Müttefik/dost/NATO'da yoldaşı ABD'nin, 15 Temmuz darbe planlayıcısı FETÖ'yü  iade konusunda mazeret/bahane üretip kaçamak yollara başvurması dış siyaset konusunda Türkiye'nin güvenli duruşunun karşılığı olmamalıydı.

        ABD, öyle görünüyor ki, 10 Ağustos 1920 Tarihi'nde imzalanan Sevr Anlaşması'nı uygulama sevdalanmasına kapılmış gidiyor.

        Ülkemizi yönetenlerin Batı'nın bu ikiyüzlü tavırlarını her fırsatta yüzlerine en acı şekilde vurmayı görev bilmeliler.

        Yoksa ABD'nin durduk yerde BOP (Büyük Ortadoğu Projesi)'ni uygulamaya koymasını başka türlü yorumlamak mümkün mü?

                                                             Xxx

        Gördünüz, işte siyasette uzun vadeli planlama yapmanın öngörülülük/uzgörülülükle nasıl yakından ilişkili olduğunu...

        Bugün dış siyasette kimi sıkıntılar yaşıyorsak, bu Kurucu Atatürk'ün "Yurtta sulh, dünyada sulh " öğretisinden uzaklaşılmış olmanın payı var mı dersiniz?

        "Yelkenleri suya indirmek" değil; Atatürkçü politikalarla ileri...

 

 

Atatürkçü dış siyasete dönüş...