ABD Fetullah Gülen’i verir mi?

YAYINLAMA: 16 Ağustos 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 16 Ağustos 2016 / 20.00

Çok ama çok zor bir soru.

ABD’nin işleyiş tarzını bilmeyenler için bu soruya yanıt vermek  spekülasyondan öteye gitmez.

Obama, topal ördek oldu, onun zamanında bir şey yapılamaz ama kararı Kasım’da seçilecek başkan verir diyenler varsa, üzgünüm böyle konuşanlar da fazla bir şey bilmiyor demektir.

Hillary Clinton gelmiş veya Donald Trump gelmiş, Gülen açısından zerre kadar bir şey farketmez.

ABD Başkanları İngiltere Kraliçesi II. Elizabeth’ten biraz hallicedir, o kadar!..

 

O halde ABD’yi kim yönetiyor?

Lobiler!..

Bir uzman bir vakit şöyle demişti:

Amerikan devlet adamlarının arkasındaki hegemonlardır dünyaya nizam veren, ülkeleri işgal ettiren, darbe yaptıran, hükümetleri deviren ve ülkelerin sınırlarını değiştirenler.

 

Hegemonya derken, özellikle lobileri ve derin devleti hesaba katacaksınız.

ABD denen devleti işletenlerin dünyayı da yönettiğini biliyoruz. Karar makanizmalarında yer alan kurumların tepe noktasında da hep Yahudiler’in olduğu bilinen diğer bir gerçektir.

Ancak, benim kısaca anlatmak istediğim ABD’de Gülen kararını ne  Obama verecek, ne de Dışişleri!..

 

Türkiye I. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük felaketi, bölünmeyi yaşıyor.

Cumhuriyet tarihinin en büyük tasfiyesi yaşanıyor.

11 bin 661 olan hakim ve savcı sayısının neredeyse yarıya yakını tasviyeye uğrayacak gibi gözüküyor.

Ordu da general sayısı yarıya düşecek gibi, pilot sayısı da öyle!..

Eğitim kurumlarının durumunu ise aynı kelimelerle ifade etmek mümkün.

İç güvenlik, bürokrasi de farksız…

 

Bunları çok üstünkörü yazmamın nedeni, ülkemize bu kadar kötülü yapan, bizi felakete sürükleyen, mahveden adamı Amerika bize verir, “Alın, yargılayın suçluysa cezasını verin” der mi?

Bizden laf ola beri gele, bir takım belgeler istediler, gönderdik. Beğenmediler, “Böyle olmaz” dediler. Şimdi bir heyet gönderecekler, onlar bize Gülen’in iadesi için nasıl bir dosya hazırlanacağını öğretecekler.

 

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Elizabeth Trudeau önceki günkü basın toplantısında, iade sürecinin ne kadar süreceği yönündeki soruya bakın ne kadar net (!) bir cevap veriyor:
Aylar da sürebilir, yıllar da. Belli bir zaman dilimi belirtemem…

Ama” diyor bir muhabir, “Cumhurbaşkanı Erdoğan ABD’nin er veya geç tercih yapması gerektiğini belirterek, ya darbeci terörist FETÖ, ya da demokrasi ülkesi Türkiye, dedi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

 

Sözcüler, bu gibi zor sorular için özel eğitilir. Trudeau da nitekim aldığı eğitimin karşılığını veriyor:
ABD, imzaladığı bütün iade anlaşmalarındaki yükümlüklerini yerine getirecektir. Konunun ’Gülen ya da Türkiye’ gibi iki seçenekli hale getirilmesini kabul edemeyiz.

Muhabir pes etmiyor:
Yani, ikisinden birini seçmeniz gerektiğine inanmıyorsunuz!..

Trudeau, sakin ve sabırlı:
Türkiye ve Gülen arasında seçim yapmamızı gerektirecek bir durum yok. İade hakkındaki yasal süreç çok net” diyor ve son cümlesinde asıl vurucu ifadeyle soru-cevap faslını bitiriyor:
Türkiye’ye desteğimiz ve ortaklığımız sorgulanmamalı…

 

Buna benzer bir yorumu da önemli bir Amerikalı diplomat yapıyor:
Ne yani, napmamız bekleniyor? Bir muhalifi (dissident) Türkiye’ye iade mi etmeliyiz! O zaman Çinli muhalifleri de mi iade edeceğiz?

İnsaf be! Fetullah Gülen, bir muhalif mi? Demek ABD öyle görüyor!

İçeride FETÖ’cülerle nasıl mücadele ediliyorsa, dışarıda da aynı mücadele ve çabanın gösterilmesi gerekecek.

Gülen meselesi  Batı ile aramızda radikal gelişmelerin tetikleyicisi olursa hiç şaşırmam. Durum çok ciddi.

 

 

ABD Fetullah Gülen’i verir mi?