Geç de olsa sevindirici...

YAYINLAMA: 29 Eylül 2016 / 20.00 | GÜNCELLEME: 29 Eylül 2016 / 20.00

       Zaman-zaman acayip/anlaşılmaz tutumlar takınıyoruz. Tepki konusunda zaman ayarlama yanında, günün rüzgarına göre de yelken açmayı hüner sayıp kendi kendimizi aldattığımızın farkına bile varamıyoruz. Çünkü, böyle alışmış kimilerimiz bir kere...

        "Böyle gelmiş böyle gider..." kısır döngü görüşü egemen böylelerinde...

        Bu hiç yakışık olmayan bir davranışımız/tutumumuz.

        Kimilerimizde "Rüzgara göre yelken açmak..." ya da " Nabza göre şerbet vermek" kötü alışkanlığı da  öteden beri sürüp  gidiyor.

        Hemen "Amma da karamsarsınız..." demeyiniz. 

        Nabza göre şerbet verme  kötü alışkanlığı - başlangıcı  daha eski ama- DP  döneminde çokça tartışılan konulardan biri olmuştu. Genç yaşında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler  Fakültesi Dekanı olan (sonraları siyasetçi) Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Rahmetli, 1956/57 eğitim/öğretim yılı açılışında; o dönem toplumsal bir yaraya  dönüşen "Evet efendimcilik..." anlayışının yanlışlığını anlatıp öğrencilerine " Nabza göre şerbet vermeyiniz" öğüdünde bulunmuştu.

        Kısacası;  "yanlışı gördüğünüz yerde tepkinizi gösterin" demişti.

        Aradan yarım yüzyıldan fazla zaman geçti. Hala kurtulamadık bu hastalıktan...

                                                           Xxx

        Hangi aklı evvel önermişti şimdi anımsayamıyorum. Önceki yıllarda ilkokullarımızda öğrencilerimize/yavrularımıza "Andımız"ı  söylemeleri yasaklanmıştı.

        Nasıl bir kafaysa işte... 

        Önermiş ve kabul edilmiş...

        Öğrencilerimiz "Türküm, doğruyum, çalışkanım...." diyemiyordu.

        Öğrencilerimizin "Atatürk" demesi/söylemesi yasaklanmıştı.

        Öğrencilerimizin "Ne Mutlu Türküm diyene!.." diye söylemesi suç olmuştu.

        O dönem,  bu ülkede getirilen yasağa cılız seslerden başka tepki koyan olmadı.         

        Kimse, "aklım var, ağzım da var" konuşayım, tepki vereyim, demedi, diyemedi.

        Başımı belaya sokmayayım, diye düşündü.

        Oysa, o dönemde ilkokula öğrenci gönderen veliler "Andımız"in söylendiği saatlerde okullara gidip çocuklarına söyletilmeyen "Andımız"ı kendileri daha gür bir şekilde söyleselerdi suç mu işleyeceklerdi.

        Hayır... Ne münasebet... 

        Alkış da alacaklardı.

                                                            ***

        15 Temmuz darbe girişiminin getirdiği "ılıman siyaset iklimi"nde öğrenci Veli'leri şimdi seslerini yükseltip; ilkokullarda  "Andımız"ın tekrar söylenmesini haklı olarak istiyorlar.

        İnşallah bu iyiye-güzele doğru bir örnek başlangıç olur.

        Çünkü, "Andımız"ın yasaklandığı dönemde hiç bir yasal eylemde bulunmayan velilerimiz sanıyorum bu konunun büyük üzüntüsünü yaşadılar.

        Yaşadılar ki, "Nabza göre şerbet verme" durumundan kurtulmak anlamında şimdi  yavrularımızın "Andımız"ı söylemeleri için ilgilerden istekte bulunuyorlar.

        Geç de olsa sevindirici bir gelişme değil mi?

Geç de olsa sevindirici...