Devletin öldürme hakkı

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Uludere’de, devlete ait uçakların attığı bombalar, çoğunluğu çok genç yaşta 35 tane insanın yaşamına mal olmuştur, nokta

Gerisi boş bir teferruattan başka bir şey değildir.

Efendim, sınırdan azılı bir terörist grup gireceği istihbaratı alınmış da, MİT ajanı yanlış istihbarat vermiş de, suçlu kimse mutlaka ortaya çıkarılacakmış da.

Bunların tümü boş, devletin vatandaşını aldatmaya yönelik, altı üstü olmayan günü kurtarma sözleridir.

Gerçek ve net olan tek bir şey vardır.

O da bu ülkede devlet vatandaşını öldürür.

                                                                            ***

Gelişmiş demokrasilerde, devlet vatandaşı için vardır. Devletin görevi o ülkede yaşayan insanların mutluluğunu, huzurunu, refahını,  can ve mal güvenliğini olabilecek en üst düzeyde sağlamaktır.

Vatandaş eğer bir zarara uğrayacak olursa hukuk devreye girer ve devletin anasını ağlatır.

Çünkü orada devlet  hukuka bağlıdır. Hukuk dediğiniz zaman akan sular durur.

                                                                             ***

Bizim gibi azgelişmiş ve Ortadoğulu ülkelerde ise vatandaş saçının telinden, kıçındaki dona kadar devlet için yaratılmıştır.

Devletin karşısında hiçbir güç yoktur, hukuk  her zaman devletten yana işleyen çarpık bir yapıdır. Dolayısıyla bizim gibi ülkelerin halklarında, “haksızlığa uğrama sendromu” yaygın bir psikolojik rahatsızlık olarak görülür.

Bu ülkelerin halkları, sürekli haksızlığa uğrayıp, hakkını arayamama, hakkını aramaya kalktığında ise daha ağır mağduriyetlere maruz kalmanın derin ezikliği ile kıvranır durur, ömür boyu.

Bu yüzden, ne zengini ne de fakiri mutlu ve tatminkardır.

                                                                             ***

Bizim gibi az gelişmiş ve de aynı zamanda Ortadoğulu ülkelerde, hukuk-mukuk tanımayan devlet, sürekli “ele verir talkını, kendi yutar salkımı” konumunda olup, kendi halkına içinde bulunduğu hukuksuzluğu ve çaresizliği unutturmak için, sürekli konu-komşu ülkelerin halklarının çektiği sıkıntılara, huzursuzluklara ve hukuksuzluklara karşı çıkılıyormuş konumuna ve havasına girer.

Mesela, kendi toprakları üzerinde 30 yıldan fazla bir zamandan beri süren savaşta alabildiğince kan akmaya devam ederken, bir bakarsınız hararetli bir şekilde İsrail- Filistin, bir bakarsınız Dağlık Karabağ konusunda bitaraf olup, burada kendinize yakın bulduğunuz halkların sorunlarını tartışmaya başlamışken, kendi sorunlarınızdan bertaraf olursunuz.

                                                                            ***

Devlet; neye, ne kadar isterse, sorgu sual dinlemeden vergi koyar. İçtiğiniz suyun, konuştuğunuz telefonun yarıdan fazlası vergi olur, sesinizi çıkaramazsınız.

Dünyada vicdani ret diye bir uygulama olduğu halde, bizde devlet halkların vicdanı üzerine de ipotek koyduğu için, vatandaşını zorla askere alır.

Devlet, eğer canı isterse, ortadan kaldırılması gereken kişi veya gruplar olduğuna kanaat getirmişse  suç örgütü kurar, canının istemediği kişi ve kesimleri ortadan kaldırır. Bu amacına ulaşmak için her yöntemi mübah görür.

Sonra daha da canı isterse, canının istemediği kişileri ortadan kaldıranları da ortadan kaldırır.

                                                                          ***

Mesela bu ülkede yaşayan herhangi bir vatandaş olarak, devletin herhangi bir kurumunda bir haksızlığa uğradınız diyelim, maaşını sizin vergilerinizden alan devlet memurlarından birinin hakaretine, yanlış bir uygulamasına maruz kaldınız ve hukuk devletinde yaşadığınız hayaline kapılarak gidip şikayetçi oldunuz.

657 Sayılı Devlet Memurunu Koruma Kanunu denen bir kanunu aşmanız pek imkan dahilinde değildir.

Çünkü devlet, bir zincirin yukarıdan aşağıya halkaları olarak gördüğü memurunu vatandaşa karşı özel kanunla koruma altına almıştır.

Devlet, soruşturma izni vermediği sürece siz devletin en küçük memuru, odacısı veya kapıcısına karşı hukuk karşısında hak arayamazsınız.

                                                                        ***

Devlet, terörü önleyeceğim diye köy yakar ses çıkaramazsınız, köy boşaltır hesap soramazsınız.

Oğlunuzu, kızınızı, kocanızı, tüm sevdiklerinizi bir bahane ile gözaltına alıp, ortadan yok eder, perişan olursunuz.  Ancak, geriye kalanlarınızı kaybetme korkusu yüzünden gıkınızı çıkaramadan, ürkek ve tedirgin olarak acılarınızla yaşamayı sürdürürsünüz.

Devletin içine çöreklenmiş mihraklar, organize bir suç örgütü gibi çalışıp, insanları sokak ortasında kalleşçe katleder, asıl katillere asla ulaşamazsınız.

Sonra, bir gün gelir, devlet onlarca gencecik çocuğunuzu üzerine bomba yağdırır.

Yüreğinize düşen korla, acıdan soluk alamaz hale gelir, kahrolursunuz.

Bilirsiniz ki bu ülkede devlet eğer isterse öldür, susar kalırsınız.

 

 

 

 

 

 

 

 

Devletin öldürme hakkı