Donald Trump
Acaba gelecekte, “Her şey 20 Ocak 2017’de başlamıştı” diyerek dünyanın olası değişimini bu tarihle mi anacağız?!
Birçok tarihçi, biliminsanı, yazar, gazeteci bu görüşte.
Ancak karşı görüşte olanlar da çok. Ben de onlardan biriyim.
Evde olmayınca, hırsızlara karşı balkon ışığını açık bırakan kafadaki bir politikacı olarak tanımlıyorum Trump’ı!..
Gelir dağılımı adaletsizliği Amerika’da o kadar feci durumdaki, bizimle karşılaştırınca Türkiye’nin böyle bir sorunu yok dedirtecek kadar kötü. Trump bundan çok faydalandı. Meksika’daki otomobil fabrikalarının ABD’ye döneceklerini, aksi halde gümrükten içeri girecek her arabaya yüzde 35 gümrük koyacağını söyleyerek istihdamı artıracağını, Amerika’ya tekrar refahı getireceğine söz verdi.
Ama bu olacak bir şey değil. Palavra!
O otomobilleri ABD’de üretirseniz, şimdiki maliyetinin iki misline çıkar, satılmaz.
Aynı şekilde Amerika’nın yarım trilyon dolar cirolu Walmart perakende satış yapan mağazalar zincirinin sattıklarının ancak yüzde 7’si ABD’de üretiliyor. Trump, buna çok kızıyor, bunu tersyüz edeceğini iddia ediyor! Olacak şey mi?
Bunlar ucuz politikalar, Amerikan halkını istismar ediyor.
Asıl beğenmediğim tarafına gelince…
Klasik Amerikan ailesi tanımına uymuyor. Trump, sonradan muhafazakar olmuş!
Hayatı boyunca mankenlerle içiçe olmuş. Evlendiği 3 eşi de böyle. Dünya güzellik yarışmaları organize etmiş. Beğendikleriyle birlikte olmuş. Zaten bu işi de sırf bunun için yapmış. Ancak şimdi düzgün bir görüntü vermeye çalışıyor.
Inauguration/Acılış töreninde mikrofona gelen iki kişiden biri din adamıydı. AK Parti iktidarında bunun onda biri olmadı. Bunu da istismar olarak değerlendiriyorum.
İşi bilmiyor! Öğrenecek! Ama maliyeti ne olacak, bizim payımıza ne kadar düşecek, bunu da zaman gösterecek.
Hiç mi iyi yaptığı bir şey yok, derseniz, var! Bakanlarını iyi seçti.
Başkan yardımcısı Mike Pence. Eski Indiana Valisi, kendini sırasıyla şu kelimelerle tarif ediyor: Hristiyan, muhafazakar ve cumhuriyetçi.
Savunma Bakanı, 4 yıldızlı general James Mattis, namı diğer ‘mad dog/deli köpek’. Mattis’in bu lakabı 1991’deki İran Körfez Savaşı’nda kazandığı söyleniyor. Zaten hayatı Afganistan, İran, Irak ve Ortadoğu’da geçmiş. Orayı avucunun içi gibi biliyor. Bakanlığa gelmesinin en önemli nedeninin de bu olduğunu düşünüyorum.
Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, dünyanın en büyük enerji şirketi ExxonMobil’in CEO’luğundan geldi.
İlk resmi görüşmesini İngiltere Başbakanı Theresa May ile yapacağını açıkladı. İlk resmi ziyaretini de CIA’ya yaptı.
“Herkesi toplayın konuşacağım” demiş. 400 CIA görevlisine henüz metni açıklanmayan önemli bir konuşma yapmış.
Analar ne oğlanlar doğuruyor, göreceğiz bakalım!..
Donald Trump’ın inauguration/açılış töreni çok muhteşem oldu, diye yazdı basın.
Hem doğru, hem yanlış.
Güzelliklerin hepsi kapalı kapıların arkasındaydı. Zenginlik, güzellik, durmadan değişen kıyafetler vs işin masraflı yönüydü. 200 milyon dolar harcanmış.
Ancak, resimde gördüğünüz gibi, 2013’deki açılış törenindeki Obama’nın topladığı kalabalık, Trump’ınki ile mukayese bile kabul etmez. Dışarıda böyle muhteşem bir kalabalık varken, içeride her şey mütevazıydı. 20 milyon dolarlık bir harcama yapılmıştı.
ABD New York Times ve İngiliz Telegraph gazetesinde bu resmin altında aynı resimaltı vardı:
Michelle Obama’nın yüz ifadesi çoğu Amerikalının duygularının barometresi…
İlkinde, Frank Sinatra’nın ‘Strangers in the Night’ şarkısına dansla eşlik ederken, Melania’nin Donald’a sırılsıklam aşık, hayran gözlerle bakışı galiba uzun yıllar hatırlanacak.
İkincisindeBill, gözlerini ayıramadığı, hayran hayran Ivanka’ya (Donald’ın kızı) bakarken, bu göz tacizi Hillary tarafından yakalanıyor! Sanki Hillary’nin yüz ifadesinden şunlar okunuyor: “Genç kız hevesin yüzünden bana seçimi asıl kaybettiren sensin! Yetmedi mi? Hala gözün doymadı mı?”
RSS