Siyasetin başında paralansın!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Dün, sekiz önemli sivil toplum örgütünün, 35 kişinin bombalanarak öldürülmesiyle ilgili olarak hazırladığı ortak rapor açıklandı: Bu bir katliamdır.

AKP Hükümeti ise, başta Başbakan Erdoğan olmak üzere, 35 kişinin ölümünü geri plana, BDP’yi ön plana iterek, halkı tahrik politikası güdüyor.

                                               ***

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın meclisteki konuşmasını izlerken bir siyasetçinin, devleti yöneten bir partinin genel başkan yardımcısının bu kadar önemli bir konuda nasıl bu kadar boş konuşabileceğini gördük.

Başbakan Erdoğan’ın sert ve fütursuz hali de vahim bir olay karşısında devlet adamına yakışır bir üslup değildi.

Sonra, böyle bağırıp, çağırmakla  bu işleri geçiştirmek o kadar kolay mı?

                                                                    ***

 Şırnak'ın Uludere İlçesine bağlı Ortası Köyü'nde 28 Aralık'ta öldürülen 35 kişi ile ilgili olarak Mazlum Der, ÇHD, TİHV, İHD, Türkiye Barış Meclisi, KESK, TTB ve DİSK'in olayın yaşandığı bölgede yaptığı inceleme sonucunda “Bu bir katliamdır” sonucuna vardı.

                                                                     ***

Hazırlanan raporu kamuoyuna açıklayanlardan Mazlum Der Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal, "Öldürülen insanlar sınır ticareti yapan sivil halktır. Eğer doğru bir soruşturma yürütülecekse, bu olayın başat sorumluları olan İçişleri Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı görevden alınmalıdır" diyor.

Türk Tabibler Birliği Merkez Konsey Başkanı Eriş Bilaloğlu ise, "hata" kelimesini kullanmanın başlı başına bir hata olduğunu vurgularken,  adli tıp incelemesi sonucunda bazı insanların yardım ulaşmadığından dolayı donarak hayatını kaybettiğini açıklıyor.

                                                                     ***

DİSK Genel İş Yönetim Kurulu Üyesi Remzi Çalışkan, "Yaşanılan olay bilinçli bir katliamdır. Bu katliam Dersim'i, 33 Kurşunu, Kasaplar Deresi'ni hatırlatmaktır. Bu olay,  Kürt sorunundaki imha ve inkarın bir sonucudur. Artık içi boş açılımlar, özür dilemeler ve sahte gözyaşları istemiyoruz" derken, İnsan Hakları Derneği Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, katliamdan sağ kurtulanlarla görüştüklerini, otopsinin yapıldığı hastanede incelemeler yaptıklarını, bu arada askeri birlikler tarafından engellendiklerini ve askeri helikopterler tarafından taciz edildiklerini anlatıyor. Katliamda tahrip gücü yüksek, yakıcı özellikte mühimmat kullanıldığını ifade ediyor.

                                                                       ***

Operasyonların bilerek yapıldığını söyleyen Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı, avukatların otopsi ve delil toplama sırasında orada olduklarını belirterek, "Devlet kaçakçılığa izin mi versin?" diyenlerin bu katliamı açık ve net bir şekilde meşrulaştırma çabası içinde olduklarını vurguluyor.  Eski yöntemlerden ve geçiştirme çabalarından kesinlikle vazgeçilmesi gerektiğini belirten KESK Genel Başkanı Lami Özgen de “Ortak fikrimiz bu olayın katliam olduğu yönündedir” diyor.

                                                                          ***

Dünkü konuşmasında Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın, “Dağdaki teröristi ikna etmek için elinden geleni esirgemeyen ordumuzun böyle bir olayı bilinçli yaptığını söylemek insafsızlık olur” şeklindeki sözleri, olayın nereye doğru götürülmek istendiğini açık açık ortaya koyuyor.

Yoldan geçen kaçakçıları bombalayan bu ordu, hangi dağda, kaç tane terörist ikna etmiş doğrusu bilmek isterdim.

Zira, ordunun ulaştığı herkes ne yazık ki mefta halde karşımıza çıktığından, ikna etme yönteminin ne olduğunu az-çok görüyoruz.

                                                                            ***

Beşir Atalay Bey, siyasetin başında paralansın!

Sen mecliste boş konuşup, havanda su dövmeyi bir yana bırak da bize bombalanan 35 çocuğumuzla, son üç günde bu 4 tane asker nasıl ve niçin intihar etti, onu anlat!

 

 

 

 

 

Siyasetin başında paralansın!