Haddini bilmezsen dilini tutmazsan...

YAYINLAMA: 03 Mayıs 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 03 Mayıs 2017 / 20.00

Dün, Alman Şansölyesi Angela Merkel, Rusya’ya, Putin’e resmi bir ziyarette bulundu.
Merkel, Doğu Almanya’dan geldiği için Rusçayı anadili gibi konuştuğunu veya en azından iyi bildiğini düşünürdüm hep.
Bunu bir Alman diplomata sorunca ilginç bir yanıt aldım.
Putin, Almancayı anadili gibi konuşuyormuş. Merkel’ın Rusçası okuldan kalmaymış!
İkili telefonda konuşurken, başlarda, Merkel Almanca, Putin de Rusça konuşuyormuş. Ancak, daha sonra önemli meseleleri konuşurken veya sohbet ederken hep Almanca konuşmuşlar.
Putin’in eğitimi, konuştuğu yabancı diller, kültürü, zekası galiba dünyada hiçbir liderde olmadığı kadar yüksek.

Putin, dün Merkel’a epey iltifat etmiş, “Seninle her zaman gerçekçi ve üretken görüşmeler yapıyoruz” demiş.
Bizi ilgilendiren Suriye ile ilgili görüşmeleri. Ancak, Alman ajansından sızan bize yarayacak bir şey bulamadım. Merkel, Rusya’yı ‘yapıcı ortak’ olarak tanımlamış, Putin de, “Biz Suriye’de barışçıl çözüm için kararlıyız” demiş! Ne demekse?
Merkel’ın 10 yıldır uyguladığı, dünyaca kabul gören bir taktiği var: Sessiz diplomasi...

Putin’le ilgili önemli bir şeyler paylaşacağım, Dün Merkel’ı ağırladığını okuyunca yazıya oradan girdim.
Putin’in Sarkozy ile ilgili hikayesini anlatacağım.
Putin ile Sarkozy arasında geçen esrarengiz bir görüşmeyi Fransız gazeteci Nicolas Henin, yazdığı kitapta (Kitap şu anda en çok satanlar listesinde) anlatınca ortaya bomba gibi bir haber çıktı.
Nicolas Henin, kitapta yazdıklarını ayrıca France 2 televizyonu, ‘Le MystèrePoutine’programındaanlatınca ortalık iyice karıştı.
Henin, deneyimli bir gazeteci. Biyografisinde Suriye’de DAEŞ’in kampında 10 ay tutuklu kaldığı yazılı.

2007 yılında Almanya Heiligendamm’dayapılan G8 toplantısında, yeni cumhurbaşkanı seçilen, çiçeği burnunda Sarkozy’ye Putin ile ikili görüşme ayarlanır.
Sarkozy bizi hiçbir zaman sevmedi.
Dedesinin Selanik’te Osmanlı zindanına atılmış olmasının verdiği kuyruk acısı nedeniyle bütün platformlarda hep karşımızda oldu.
Sarkozy çok zeki, kurnaz bir politikacıydı. Ama narsist, küstah ve kabadayı halleri nedeniyle de AB’de sevilmezdi.

G8 toplantısında Putin’e,suikasta kurban giden gazeteci AnnaPolitkovskaya’yı, işkence gören Çeçenlerisorup antidemokratik davranışlarından dolayı yüklenip güç gösterisinde bulunmak istiyordu.
Sarkozy, bütün bunları kurgulayıp gülücüklerle girdiği toplantıdan çıktığında yüzü bembeyazdı ve sarhoş gibi bir hali vardı.
Dili damağına dolaşıyor, saçma sapan laflar ediyordu.
Gazeteciler, bütün bunları Putin’in ikram ettiği votkaya bağladıkları için üzerinde fazla durmadılar.
Gerçi bazı deneyimli, açıkgöz gazeteciler, ikisinin de alkol alışkanlığı olmadığını bildikleri için ortada bir çapanoğlu olduğunu hissettiler ama bir şey çıkaramadılar.



Yıllar sonra Nicolas Henin’in kitabı o sır dolu G8 toplantısında yaşananları tam olmasa da epey aydınlattı.
Henin, kitabının bu bölümünde anlattıklarını Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin danışmanından dinlediğini yazdı.
O toplantıda ilk sözü Sarkozy alıyor ve hiç de iyi tanımadığı muhatabı Putin’e fütursuzca sallıyor.
Putin, Sarkozy’nin sözünü hiç kesmeden, yüzüne dik dik bakarak dinliyor.
Sarkozy sözlerini bitirince, Putin, hiç konuşmadan bir süre bekleyince ortam müthiş geriliyor.
“Bitti mi?” diyor.
Sarkozy başını ‘evet’ anlamında sallıyor.

Putin, bir elinin avuç içini göstererek, “Bak, işte bu senin ülken ve gücün!” diyor. Sonra, kollarını yana açarak, “İşte bu da benim ülkem ve gücüm. Aradaki farkı gördün mü?”
“Bak Nicolas, eğer bu küstahça, haddini bilmez tavrını sürdürür, bu ses tonu ile konuşmaya devam edersen, seni de ülkeni de paramparça eder, ezerim. Haa, sakinleşirsen, adam gibi, yeni seçildiğin makama uygun davranırsan, aklını da kullanırsan seni Avrupa’nın kralı yaparım...”

G8 toplantısının esrarı aralandı. Ancak danışman bu kadar anlatmakla yetindi. Ama içeride çok daha vahim olayların olduğu tahmin ediliyor.
Bu olaydan sonra Sarkozy’nin Putin’e olan tavrı yüzde yüz değişti. Bariz şekilde Putin’e saygı duydu ve hiç karşı da çıkmadı.

Fransız televizyon kanalı, programdan sonra Sarkozy’nin danışmanlarına başvurarak, “Bunlar doğru mu? Gelin anlatın” dedi.
Aradan 4 ay geçmesine rağmen danışmanların ne televizyon kanalına ne de kitabın yayıncısına itirazları olmadı.
Bunu neden mi anlattım? Yarın.





Haddini bilmezsen dilini tutmazsan...