BOZUK SAATTEN AYAR ALMAK...

YAYINLAMA: 22 Mayıs 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 22 Mayıs 2017 / 20.00

Teknoloji, insan aklının elinde günden güne gelişiyor. Bilim adamları, özellikle iletişim alanında yeni buluşlar için adeta uzun atlama yarışı yapıyor aralarında.
Manyetolu telefonlar çoktan müzelik oldu ya da çöpe atıldı. Şimdilerde cep telefonlarının sağladığı teknik olanaklar modelden modele, aydan-aya değişikliğe uğruyor her ay...
Zaman, insan gibi teknolojiyi de eskitip bir kenara koymayı biliyor.
Değer bilenler; eskiyen zamanın saat-hafta-ay-yıl dilimlerini günlüklerine yazıyor, belleklerinde yaşatmaya çalışıyor.
Ama... Eskiye rağbet olsa "Bat Pazarı'na nur yağar" anlayışındaki kimileri; bilmeyerek "yitikler hanesi"ne yazdıkları ve bir daha yaşayamayacakları 'zaman'a ve, o an'a ait objeleri, nesneleri istese de hiç anımsayamıyorlar bu nedenle...
Oysa, yaşanan iyi- kötü her olayın ders alınacak yönü/yanı var hepimiz için...
Böyle düşünüp davranmadığımız için de; yaşamın kimi alanlarında "dön Hacıbaba" örneği
aynı konuları tekrar-tekrar yaşıyoruz.
Bir tür bozuk saati kurup, doğru zamanı yakalama yanlışına düşüyoruz böylece...
Saat dediğimde -ben de eski olduğum için- hep aklıma eskinin masaüstü, duvar vb. saatleri gelir.
Yiğit Köroğlu'nun, "Martin icat oldu, mertlik bozuldu" deyişindeki gibi, sözünü ettiğimiz saatlerin günümüzdeki kullanılırlığı nedir ki!..
Digital ortamın sağladığı olanakları benim gibi kullanmakta zorlanan kimilerimiz; "eskinin değerini bileceksin" anlayışıyla yelek cebinde taşıdıkları -onlarca- değerli Nacar, Hislon, Demiryolu, Sergisof marka saatlerini gösteriş için değil; bir kenara koyamaya kıyamadıklarından taşıdıklarını bilelim.
Bir de, sadece -digitalleri gibi- 'zaman'ı doğru gösterme dakikliği yanında, sahiplerinin bu eski saatlere aşık olduklarını da unutmayalım.
***
Zamanı doğru gösteren başka saatler de var, var bilirsiniz. En belirgini de kuleler üzerindeki meydan saatleri...
Kimi kentler bu konuda, aralarında yarış da yapmışlardı zamanında... Benim saat kulem büyük, senin saat kulen küçük diye...
Sanırım sizin de dikkatinizi çekmiştir, zaman-zaman... Kimi meydan saatleri ya bozulur ya da kurulmadığından durur. Kimse de, bunun farkına varamamış, akrep ve yelkovan öylece takılı kalmıştır olduğu yerde...
Saat kulelerini gören ve çalışıyor sanan kimilerimizin aklına "saat ayar" geldiği için hemen kolumuzdaki/cebimizdeki saate bakıp doğru olup olmadığını kontrol ederiz.
Hatta meydan saatinin bozuk ya da çalışmadığının farkına varamayan kimileri, saatlerini ayarlar.
Eskiden, eskiden demişsem, yarım yüzyıl önce TRT yoktu, Devlet Radyosu "Saat ayarını veriyoruz" der bir gong çalar, ardında haberlere geçerdi. Bu nokta da Cavit Orhan Tütengil'in "Memleket Saat Ayarı" adlı kitabını anımsarım, hep...
***
Şimdi meramımı söyleyeyim/yazayım.
"Meydan saati" olup siyasette ön plana çıkan kişilerin tutarlı-tutarsız davranış ve söylemleri ülkelerin geleceğini olumlu-olumsuz yönde direkt etkilediğini görüyor ve yaşıyoruz.
Hele de demokrasi algısı zayıf kişilerin; düşünce ve davranışlarının odağındaki siyasetçilerden, kendilerine ayar yaparak yarınlar için karar vermesi konunun önemini daha da artırıyor.


BOZUK SAATTEN AYAR ALMAK...