Ülke esenliğini kim istemez?

YAYINLAMA: 14 Temmuz 2017 / 20.00 | GÜNCELLEME: 14 Temmuz 2017 / 20.00

BRUSSELS - Türkiye'nin demokrasi serüvenini çok şükür iyi-kötü biliyorum. 1946 seçiminde dokuz yaşındaydım. Yaz sıcağında yurttaşların demokrasi gelecek heyecanı içinde yaylalardan kentlerdeki/kasabalardaki sandık başlarına nasıl heyecanla koştuklarını görmeliydiniz.
Demokrasi için ilk seçimdi, heyecanı vardı, adaleti yoktu.
Sonuç adil olmadı, seçime hile karıştı.
Sonuç; ihtilaflı oldu.
Bu kez demokrasi isteği daha bir heyecan kazandı. Gelecek seçim için karar, o gün verildi.
14 Mayıs 1950 seçimini DP büyük bir çoğunlukla kazanınca ülkede demokrasi bayramı yaşandı.
Seçim; CHP için hezimet oldu.
1954 seçimi de öyle...
1957 seçiminde DP tökezledi. Çünkü, DP'nin daha önce CHP aleyhine kullandığı "karaborsa", "karne" gibi sözcükler Türkiye'nin güncel yaşamında yer aldı. Hatta bu durumu kurtarmak için o günün DP hükümet "Milli Koruma Kanunu" adıyla önlem aldı, ama sonuç değişmedi.
Ekonomik huzursuzluk devam etti.
Türkiye "Çok Partili Döneme" yani demokrasiye geçerken, yani 1950 seçimi öncesi Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün 12 Temmuz 1947 tarihinde, hem iktidara, hem Demokrat Parti muhalefetine eşit uzaklıkta kalacağını taahhüt ettiği bir bildiri yayımladı.
"Böylece ülkede çok partili rejim geri dönülemez bir biçimde kabul edilmiş oldu. Amaç, Amerika'ya 'bu ülke demokrasi ile yönetiliyor' mesajını vererek, Sovyet tehdidi karşısında bir müttefik edinmekti."
Bu gerçekleşti.
Ülke o günlerin bir büyük tehditinden böylece kurtuldu.
Demokrasi artık Türkiye'de dal-budak yapıp kök salacak, kalkınacak gelişecekti.
1950-57 döneminde umut ve heyecan birlikte yaşanıyordu ülkede.
Sonrası malum... 27 Mayıs 1960 Darbesi ve sonrası...
Zor günlerde de umudunu yitirmeyen insanımız her seçimde demokrasiyi sahiplenip onu bugünlere taşıdı. Siyasal alanda yaşanan krizli gün ve kısa dönemlerde demokrasiyi sahiplenen parti liderleri bir araya getirilip adeta kendilerine Meclis'teki Cumhuriyet/demokrasi yemini/andı anımsatıldı.
Siyasi partilerin başkanları böyle bir zor günde bahane yaratamadılar. Çünkü ulus önündeydiler ve tüm gözler onların üzerindeydi.
Daha öncede bu köşede belirttim, Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaşanan siyasal anlaşmazlıkların yarattığı olumsuz ortamı sonlandırmak için parti genel başkanlarını acilen yuvarlak masa etrafında toplantıya çağırıp, onları hem bilgilendirmeli, hem de aralarında bir uzlaşı sağlamalı...
Artık bu siyasal anlaşmazlıklar ülkeye yarar değil, zarar veriyor.
Türkiye'nin esenliği için bunu başarmak zorundayız.

Ülke esenliğini kim istemez?