KORKUNUN ECELE

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Askerliğimi yaptığım tarihlerde Sivas’ta bir Kabakyazı, bir de Temel Tepe adlı iki askeri yerleşimde askerlere acemilik eğitimi ve diğer eğitim verilmekteydi. Bir de Sivas’ta bir dağın üstünde, Erzurum 3’üncü Ordu ile Genelkurmay arasında telsis bağlantısı sağlayan RÖLE adı ile anılan aktarma istasyonu vardı.
Telsis rölesi Sivas’ın kuzeyinde Kepenek suyunun sırtlarında 1450 rakımlı tepede bulunmaktaydı. Bu mekanda telsis operatörleri 24 saat nöbet tutarlar, Genelkurmay başkanlığı ile 3’üncü Ordu karargahını aksaksız irtibatlarlardı. Bu irtibat marifeti ile telsis sistemi şehir telefon sistemine de bağlı olarak çalışma kabiliyeti bulunmaktaydı. Kimi zaman bu ıssız dağın tepesine tek başıma yaya gider, oradaki arkadaşlarla muhabbet ederdim.
Kimi zaman da Ankara’da bir telefon numarasını arayıp konuştuğum da olurdu. Bazı akşam hava kararırken, zaman zaman karda, tipide bu mekana kışladan yürüyerek gittiğim çok olmuştu.
Bu tarihlerde genç ve dinamik olduğumdan pek fazla korkum yoktu. Zaten korkusu olan 15 kilometrelik bir dağ tırmanışını gerçekleştiremez. Çıkışın ayrıca bir de inişi olmaktaydı, bu çıkıştan daha zordu. Bu mekana gidişlerimizin bir defasında, röle binası dışında bir fırın inşaa etmiştik. Muhabere rölesinde çalışanlar çok mutlu olmuştu. Fırında nasıl ekmek pişireceklerini, hatta temin edip verdiğimiz güveçte nasıl sıcak yemek yapabileceklerini öğretmemizden mutlu olmuşlardı. Biz de bu riskli tırmanışın sonunda fırında taze pişmiş ekmek ve fırında güveç yemekten çok mutlu olurduk.
Telsiz ekibinin başında Seyfullah isimli Artvinli bir asker vardı. Seyfullah ile bu rölede başlayan dosluğum, senelerce sürdü. Askerden sonra Seyfullah, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin idare bölümünde yıllarca çalıştı. Mert bir Karadeniz delikanlısıydı. Onun da rölede iki sene görev süresinde benim yaptığım şekilde çok kez bu dağın tepesine tek başına korkmadan gidip geldiğini bilirdim. İnsanlarin bir riski göze aldığı zaman, sonuna kadar korkmadan götürmesi adettendir.
Her konu hayatta bir risk içerir. Yaşam içinde bu risklerle karşıladığınız müddetçe elde edeceğiniz başarı veya getirinin, riskin büyüklüğü ile orantılı olduğunu düşünmekteyim. Risk ne kadar tehlikeli olursa, menfaat o kadar büyük olur. Siyasette de kazanılacak edinimlerin karşılığında mutlaka ciddi riskler bulunduğu aşikar. Bazı konular vardır, devlet içinde kalır, topluma sızmaz. Kimi konular vardır toplumun bilgisine sızdığında, zelzele olur. demokratik ülkelerde siyasi ahlakın en önemli unsurlarından biri de, konuların içinde toplum vicdanını rahatlatmak adına bir şeyler yapılması gerektiğinde, problemler bütün açıklığı ile ortada tartışılır. Toplum adına karar verilmesi konusunda, kimsenin hakkı olmaması gerekir. Böyle konularda toplumun vicdanını kimse temsil edemez, etmemelidir.
Aylardır İran asıllı bir kişinin ticari bir döngüyü nasıl yürüttüğü konusunda ülkemizde tartışmaktayız. Bu aynı zamanda gittiği veya götürüldüğü Amerika’da da bir mahkemede tartışılmakta. Bazı siyasilerin de bu döngü içinde rol aldığı iddia edilmekte.
Olayın içinde, Türkiye tarafından alınan petrol karşılığının, bir şekilde körfez ülkesine, oradan da İran’a geri dönmesinde kişilerin çalıştığı ve bunun karşılığında rüşvet verildiği iddia edilmekte. Burada, sadece adı geçen İran asıllı kişinin bu sistemi yürüttüğüne inanmak zor olsa gerek. Çünkü bu işlemde bir çok detay bulunmakta ve her detayda bir çok insanın risk alarak bu işi yürüttüğü aşikar. Tek başınıza böyle bir tezgahı çalıştırmanız kolay olmasa gerek. Türkiye’de, İran’ın kişiler üzerinden yaptığı yatırımlarda, nasıl bir sistem döndüğünü hiç kimse araştırmamakta.
Risk almayı seven insan için siyasetin seçim listesine girmenin bazı bedelleri olsa gerek. Aynı zamanda siyasiler, bu bedellerin hesabının bir gün verileceğinide kabul etmesi gerektiğini unutmamalıdır. Bakanlıktan ayrılan ve siyasetten de uzaklaştırılan insanların üzerinde hala ödenmemiş bir hesap bulunmakta ise, kalkıp Kıbrıs’a giderek oranın vatandaşlığına geçmiş olmaları, bu hesabın unutulacağı anlamına gelmeyeceğine inanmaktayım diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

KORKUNUN ECELE