Çakma ürünler, çakma diplomalar

YAYINLAMA: 12 Şubat 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 12 Şubat 2012 / 18.00

İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürlüğü ekipleri ünlü markaların sahtesini üretenlere yönelik 200 polisin katıldığı geniş çaplı operasyonda 80 kişi gözaltına alınmış, 20 adreste ele geçirilen ayakkabılar ancak 30 kamyonla depolara görütürülebilmiş.

Çakma ürünleri pazarlayanların bindikleri 80 lüks arabaya da el konmuş. Tahmin edebileceğiniz gibi hepsi de pahalı cipmiş!

Ayakkabıların hepsi yerli ürün. Ama etiketleri çok ünlü markalar.

İnsanlar acaba bu çakma ürünleri neden satın alırlar?

Çok az bir bedel ödeyerek ünlü bir markayı giyinmek, taşımak veya takmak insanların ezikliklerini gidermeye mi yarıyor acaba?

Veya...

Tembellikten, geri zekalılıktan, belki de yoksulluktan okuyamamış, ilkokul dördüncü sınıftan tastikname almış bazı insanların gizli yeteneklerinin ortaya çıkması sonucu sonradan zengin olup yarım kalan diplomaya para ile sahip olması gibi bir şey mi?..

Her ikisi de aynı kapıya çıkıyor?

Karşı aldatılarak, kaldırılarak aşağılık kompleksi tedavi edilmeye çalışılıyor.

Oysa...

Ben diplomasız o kadar çok değerli, adam gibi adam tanıyorum ki... Eminim sizin de ayağında çarpana olan ama kalitesi kallavi, yüreği pırıl pırıl tanıdığınız adamlar vardır...

 

 


 

Aristo'dan üç tespit-üç tavsiye

Pers İmparatorluğu'nu yıkarak Yunanistan'dan Hindistan'a kadar uzanan büyük bir coğrafya parçasının hakimiyetini ele geçirip imparatorluk kurmuş, eski Yunan uygarlığının doğuya yayılmasında etkili olmuş ve efsanevi bir kahramana dönüşmüş olan Büyük İskender, felsefenin duayeni sayılan ve batı düşüncesinin en önemli filozoflarından biri olan, hocası Aristo'ya bir mektup yazar ve kendisine görüş bildirmesini ister:

 

"Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için neler yapmalıyım?"

1- Ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim?

2- Ülkenin ileri gelen insanlarını hapse mi atayım?

3- Ülkenin ileri gelen insanlarını kılıçtan mı geçireyim?

Aristo'nun tespiti şöyle olur:

1- Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar,

2- Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar,

3- Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar.

Çözüm olarak da şu nasihati verir:

1- İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin,

2- Birbirleriyle savaşınca hakem olarak kendini kabul ettireceksin,

3- Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın.

Amerika yeniden keşfedilmiyor! Biraz tarih bilgisi olanlar, olaylara daha isabetli teşhisler koyabilirler.

 

 

 


Whitney Houston

Hem çok güzel olacaksın, hem Tanrı vergisi dünyanın en güzel seslerinden birine sahip olacaksın, rol yeteneğin olacak, seni seven milyonlarca hayranın olacak, büyük bir servetin sahibi olacaksın ve 48 yaşında uyuşturucudan hayata en güzel zamanında veda edeceksin!

Anlamak çok zor!

Çok yazık oldu. Onu dinleyipte, o sese aşık olmamak mümkün değildi!

Onu sahnede canlı dinlemiş olmak şimdi daha iyi anlıyorum ki bir şansmış.

                                                         ***

Muhteşem sesi ve yorumuyla 415 ödülle Guinness Rekorlar Kitabı’nda ''en çok ödül alan kadın şarkıcı'' unvanını elinde tutan Whitney Houston’un, 1992 yılında Kevin Costner ile başrollerini paylaştığı ''The Bodyguard'' filminde söylediği ''I Will Always Love You'' (Seni her zaman seveceğim) şarkısı, dünyanın neredeyse tüm ülkelerindeki müzik listelerinde bir numarada uzun süre kalmıştı. Herhalde dünya döndükçe hiç de unutulmayacak.

 


 

 

Batı’nın şifreleri

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nun eski Eşbaşkanı Joost Lagendijk, gazeteci Nevin Sungur’la evlendi, adeta bizden biri oldu.

Lagendijk Habertürk'ten Elif Key'e çarpıcı açıklamalarda bulunmuş.

Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey’in Sarkozy’i protesto etmek veya haddini bildirmek için Paris’e gitmemesini eleştirmiştim. Joost Lagendijk’in, Elif Key’in sorularına yanıtları konuyu daha da netleştiriryor.

       ***

Fransa konusunda öfkeli olmak hata mı?

Avrupa’da nereye giderseniz gidin herkes Fransa’daki soykırım yasasının ne kadar manasız olduğunu söyleyecektir. Yapılacak şey mağduru oynamak ve “Bunu bize nasıl yaparsınız” demekken Türkiye “Onlar kendilerine, Cezayir’e baksınlar” demeye başladı. Tarihsel olayları kullanarak başkasını suçlarsanız onların oyununun bir parçası olursunuz. Kaldı ki Sarkozy bu çıkışı Ermeniler için yapmadı ve o da biliyor ki Ermenilerin hepsinin oyu ona değil. Sarkozy’den nefret eden çok Ermeni var. Dolayısıyla yanıt verirseniz, o da “Bakın ne fena insanlar” der ve onu haklı çıkarırsınız. Türkiye öfkesini nerede kullanacağını karıştırıyor.

Paul Auster meselesi var. Sizce Başbakan bu konuyu neden uzattı? Bu iş en çok kime yaradı?

Hata yaptığını düşünüyorum. Muhtemelen bugüne kadar Paul Auster’ı da duymadı. Auster ünlü bir yazar ama ABD’nin en önemli yazarlarından biri değil. Ama artık Erdoğan sayesinde daha da ünlü! Şimdi bir sürü sinek var ve bunlar “konuşma özgürlüğü” hakkında vızıldıyor. Auster Türkiye hakkında olumsuz yazılar yazan gazeteciler sayesinde durumdan haberdar ve aslında Erdoğan da Auster’a değil böyle yazılar yazan gazetecilere kızgın! Ama böyle yaparak, Auster’ın söylediğini onaylıyor ve “Türkiye‘nin ne kadar otoriter bir başbakanı var” diyenleri ispatlıyor. Auster’a “Gelme” demek yerine, “Mr. Auster seni anlıyorum, ama gel ben sana neyin ne olduğunu, İsrail’den farkımızı anlatayım” diyebilirdi.

 

 

 

 

Çakma ürünler, çakma diplomalar