Dışarıdan bakarak...

YAYINLAMA: 06 Mart 2018 / 20.00 | GÜNCELLEME: 06 Mart 2018 / 20.00

BRÜKSEL - Türkiye'nin kendi iç dinamiklerini bütünleştiren duygu/düşünce bütünlüğü ile kutsal ülke heyecanı birlikte harekete geçtiğinde neler başardığını, nasıl zaferlere imza attığını dünya tarihi yazdı.
Şimdi de Suriye'de tarih yazıyor Mehmetçik...
Uzak Batıdaki ABD, Türk tarihini okumuş olacak ki, ya da 1960'larda Vietkonglardan yediği dayağı unutmamış olacak ki; kendi conilerini Suriye'de savaşa sokmaya korkuyor, lejyoner ruhlu ne kadar ayyaş, sapık terörist varsa onların eline silah verip Mehmetçik'i durdurmaya gönderiyor.
Artık, ABD'nin Türkiye'ye iyiniyetle yaklaşmadığını, bakmadığını dünya yüzünde bilmeyen kalmadı.
Aklınca, nicedir hazırladığı ve gelecekte Türkiye'yi bölecek oluşumun ilk adımını bugünden hazırlayıp, istediği zaman da savaş açıp; amacı olan İsrail'in bu coğrafyadaki yeraltı-yerüstü kaynaklarını ele geçirmesini sağlamak...
Yirminci yüzyılın istilacı/sömürücü Haçlı zihniyeti, 21. yüzyılda bu kez ABD kimliği ile karşımıza çıktı.
Hava alırlar!..
***
Türkiye, düne değin her haliyle "kendine yeten" bir ülke iken; herşeyi ithal eder bir duruma gelişinin kaynağındaki sosyoekonomik, sosyokültürel vb. nedenlerin yattığını unutmuş olmanın cezasını çeker durumda bugün... Kontrolsüz bir iç göçmenlik ve doğum olayının yarattığı bunalımların en büyük çilesini kadınlarımız yaşamlarıyla ödüyorlar. Ekonominin yarattığı geçim bunalımı da gelip kapıya dayanınca her gün aile faciaları yaşanıyor güzel ülkemde.
Geçen Şubat ayında, 28 günde 47 kadınımız erkekler tarafından öldürüldü. Bu, şimdiye değin en yüksek sayı olarak kayıtlara geçti.
Cinayetlerin artış nedeni olarak "şiddet eğilimindeki artış" gösterilse de; bunun temelinde ekonomiden kaynaklanan "geçim derdi", namus/İffet algısının da büyük payı olduğunu inkar edemeyiz.
Bu acılı olayların cezai önlemlerle hemen, şıp diye kesileceği kanısına kapılmak "kendi kendini aldatmak" olur.
Öncelikle hızla devam eden iç göçmenlik olayının hızını düşürecek önlemleri ve ekonominin gücü oranında sosyal yaşam ve eğitim politikalarını kalıcı bir şekilde yeniden gözden geçirip, mevcut sorunları öncelikle çözüme kavuşturmamız gerekiyor.
***
Önceliğimiz, ülkede ulusal heyecanın hep canlı tutulması, ardından sosyal ve kültürel yaşamın kanayan yaralarının sarılması olmalı.
Yoksa, Batı Dünyası her zamanki gibi "Haçlı zihniyeti" ile zayıf zamanımızı gözetlediğini hiç, ama hiç unutmayalım.

Dışarıdan bakarak...