Batı ile farkımız

YAYINLAMA: 22 Şubat 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 22 Şubat 2012 / 18.00

Yurt dışında yaşayan bir arkadaşınız size “Şu sıralar Türkiye’nin gündemi nedir?” diye sorsa ne yanıt verirdiniz?

Şike davası veya Aziz Yıldırım olayı” derdiniz herhalde!..

MİT-Cemaat-Yargı-Polis mugalatası demezdiniz, değil mi?

DDK’nun Hrant Dink raporu ve KİK’teki milyarlarca lira vurgun, sözünü etmeyi bile değmez...

Aklın ve vicdanın kabul edemeyeceği Sivas Madımak insanlık suçu, aydınların diri diri yakılması davasında katillerin zaman aşımından faydalanmak üzere olduğu bu kadar önemli gündem maddeleri arasında eriyip gidecek...

                                                                      ***

Almanya’da bir Cumhurbaşkanı krizi yaşandı.

Eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff, etik kabul edilemeyecek bazı ilişkilerinden dolayı, benim yorumumla muhafazakar Alman ve Neo Naziler’in ittifakı ile tehlikeli olabilecek bazı sözleri nedeniyle, görevi bıraktı. Daha doğrusu ‘derin’ diye niteleyebileceğimiz bir organizasyonla görevi bırakmaya itildi!

Her kafadan bir ses çıkması gerekmez mi?

Halkın vergisi ile alın teri ile toplanan paranın çalışmayı sevmeyen, sürekli eğlenen, yolsuzluğun ayyukka çıktığı Yunanistan’a peşkeş çekilmesini de bahane edip, yaklaşan seçimler öncesi Wulff’u cumuhurbaşkanlığına getiren Angela Merkel’a yüklenmenin tam sırası değil mi?

Hayır, hiçbiri olmadı.

Bir gün boyunca iktidar, muhalefet istişare etti, ertesi gün liderler oturdular, yeni cumhurbaşkanı kim olacak, birlikte karar verdiler. fiansölye Angela Merkel, sendikacılardan yeni cumhurbaşkanının cep telefonunu istedi ve Joachim Gauck’u aradı. Zürih’ten Berlin’e henüz dönen ve taksi ile evine giderken haberi alan Gauck, şoföre “Gideceğim yer değişti, beni Kanzleramt’a götür” dedi. Merkel’la görüştü ve iş bitti. O kadar.

Gelelim bizim krize...

Biraz başa dönersek, sahiden Aydınlar görevi niye bıraktı?

Futbolun duayeni Şenes Erzik önce Başbakan sonra Spor Bakanı Suat Kılıç’la görüşüp görevi kabul edeceğini ifade ettikten sonra ertesi gün ne oldu da birden çark etti?

Cevabını bilmiyorum ama çok merak ediyorum. Tıpkı gözlerimizin önünde olup biten Uludere katliamının neden, niçin ve nasıl olduğunu bilemediğimiz gibi...

Erzik’in önce kabul edip sonra vazgeçtiği TFF Başkanlığı’na kerameti kendisinden menkul Yıldırım Demirören talip oluyor.

Demirören Beşiktaş’ın başkanı ve Beşiktaş şike yapmakla suçlanıyor, yöneticileri, teknik direktörü derdest edilip kodese konuyor, ancak geçtiğimiz günlerde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılıyor.

İşte TFF’den ceza alması, küme düşürülmesi, puanlarının silinmesi muhtemel Beşiktaş’ın başkanı Futbol Federasyonu başkanı olacak!

Ey akıl, fikir, vicdan, adalet... Geldiysen masaya üç kez vur da, uykudan bizi uyandır!

Müstakbel başkan hiçbir takımı küme düşürmeyecek, puanını silmeyecek, UEFA ve FİFA’ya da kafa tutulacak, “Elinden geleni arkana koyma” denecek!

Silivri’de iddianamenin okunmasından sonra Çağlayan’da Aziz Yıldırım savunmasını okumaya başladı. Ama ne savunma! Mahkeme dışında Anıtkabir posteri açılıyor, altında “Cemaat, Fener’le başa çıkamaz! Başkanımızı linç ettirmeyeceğiz!” yazıyor.

Aziz Yıldırım da mahkemede Cumhurbaşkanı Gül’ü suçlayıp, “Bizi Atatürk’ün yolundan çevirmek istiyorlar!” ahkamı kesiyor!

Savcı Berk başta olmak üzere herkesin ağzının payını veriyor! Gazeteler Aziz Bey’in her sözünü manşete taşıyor, her imasında keramet arıyor!

Yarın sanıkların tahliye talepleri alınacakmış, bir ihtimal hepsi tahliye edilecekmiş. Aklıma yatıyor, çünkü aksi halde böyle savunma yapmaya cesaret edemezdi!

Kafamı karıştıran başka bir nokta ise, UEFA’nın 22 Mart’ta İstanbul’da yapılacak olan kongresi...

UEFA Başkanı Michel Platini, Başbakan Erdoğan ile görüşecek, 2016’da hakkımız olduğu halde bize verilmeyen “Avrupa Futbol fiampiyonası” organizasyonu 2020’de Türkiye’ye verilecekti.

Ama bu durumda bu iş nasıl gerçekleşecek, merak ediyorum.

Aziz Bey çok sevdiği vatanına iyilik mi ediyor, kötülük mü, tekrar ‘derin’den düşünmesi lazım.

 

 


 

Küreselleşme

Soru:

Küreşelleşme ne demektir?

Cevap:

Prenses Diana’nın ölümü...

Soru:

Ne alaka?

Cevap:

İngiliz bir prenses. Erkek arkadaşı bir Mısırlı. Fransa’da bir tünel girişinde kaza yaptılar. Kazayı yapan bir Alman arabası, motoru Hollanda’da yapılmış. Arabayı kullanan sarhoş bir Belçikalı.

‹skoç viskisi ile kafa bulmuş. Kazayı Japon malı motorsikletle takip edip dünyaya bildiren bir İtalyan paparazzi.

Kazada yaralanan Prensesi Amerikalı bir doktor, Brezilya’da üretilen ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyor. Gaziantepli bir Türk size bu haberi, Amerikalı Bill Gates’in teknolojisiyle üretilen bilgisayarın çipleri Tayvan’da, monitörü Kore’de ve Bangladeşli işçiler tarafından, Singapur’da bir fabrikada montajı yapılan, nihayet Hintliler tarafından Türkiye’ye gemiyle nakledilen bilgisayarda yazıyor.

Eh be kardeşim, işte buna küreselleşme deniyor...

 

 

 

 

 

 

Batı ile farkımız