Gerisi lafügüzaf…

YAYINLAMA: 23 Şubat 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 23 Şubat 2012 / 18.00

Bu ülkenin futbol sektöründen öğreneceği çok şey var.

Ne mutlu ki milletimize, ülkemizde böylesine yüksek ahlak standardına sahip, övüneceğimiz bir sektör var.

Önce Hakan Şükür’den başlayalım.

Medar-ı iftiharımız, ünlü ve milli emekli futbolcumuz Hakan Şükür, hakkındaki suçlamalara net, tok ve ciddi yanıt vererek herkesi suspus etti.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in, Hakan Şükür’ün özel bir televizyon kanalında futbol yorumculuğu yapmasıyla ilgili “Etik bulmuyorum. Ahlaki değil. Bana ne sözlü ne de yazılı olarak danıştı. Etik Komisyon olsaydı Şükür bunu yapamazdı” şeklinde konuşmasını bile ağzında koydu!

                                                                        ***

Meclis Başkanlık Divanı’nda konuşan CHP’li Özcan da, “Şükür özel bir televizyonda ücret karşılığı program yapıyor. Ama doktor ve öğretmen olan bazı milletvekillerinin kamuda ücretsiz hizmet verme isteği TBMM Başkanlığı’nca reddedildi. Bu durum, Meclis’in itibarını zedeliyor. Hiçbir vatandaş milletvekiline oy verirken, ‘git parlamentoya milletvekili ol ama ihale de takip edebilirsin, para kazanacak başka işler de yapabilirsin, TV’de yorumculuk da hakkın’ diye düşünmedi. Şükür, bir ayda vekil maaşının 20 katı para kazanıyor. 220 bin TL’yi almasını siz doğru buluyor musunuz? Bunun önüne geçmek lazım. Milletvekililerinin başka işlerde uğraşıp haketmedikleri parayı kazanmaları doğru değil. Başkanlık Divanı bununla ilgili karar almalıdır” demiş ama nafile…

                                                                      ***

Benim asıl hoşuma giden ise Hakan Şükür’ün Meclis kulisinde gazetecilerle yaptığı sohbet sırasında tartışmaları değerlendirirken, kendinden son derece emin konuşması:

 Görev almadan önce Meclis Genel Sekreterliği’nden sözlü değerlendirme aldım. Meclis Başkanı böyle küçük şeylerle meşgul edilmez. Ben de Anayasa’yı, İçtüzüğü okuyup anlayabilecek kapasitedeyim. Beyefendiye (Başbakan) sorulmuş, Beyefendi ‘Kanuna bakın engel yoksa olur’ demiş. Yasaya aykırı bir durumum yok. Gerisi lafügüzaf. Ya okuyup anlamayanlar var ya da başka hesapları olanlar var. Meclis çalışmalarına devamsızlığım yok. Böyle haksız ve yalan iftiralarla ön plana çıkmak hoş değil. Rakam konusunda anlaşma yaptığım kurumun prensipleri var, o sebeple açıklayamıyorum. Ama konuşulanlar çok abartılı. Aslında bu, bana verdikleri değeri gösteriyor, o açıdan teşekkür ederim. Keşke öyle olsaydı. O rakamlar siyasete girmeseydim kazanabileceğim parayı gösteriyor. Ama aldığım o değil. O rakamları ispat ederlerse paylaşmaya hazırım. Malvarlığımız ilgili makamlara iletildi, oralardan bakabilirler. Ben bunlara mesai harcayamam, bunlar basit konular.

                                                                         ***

Hakan Şükür, TBMM’de 35 oylamanın 25’ine katılmamış. Ama “Meclis çalışmalarına devamsızlığım söz konusu değil” diyor!

Birilerinin ‘etik’ anlayışı diğerlerinden başka, acaba hangisi doğru, zaman gösterecek!

                                                                          ***

Diğer konu, Türkiye’nin en önemli gündem maddesi olan ‘Aziz Yıldırım vakası’…

Burada da durum Hakan Şükür’ünkinden pek farklı değil.

Aziz Yıldırım, mahkemenin ve Türkiye’nin kendisinden özür dilemesini beklediğini söylüyor.

Demirel’in ünlü “Kendim için bir şey istiyorsam…” lafına nazire yaparcasına, “Ben tahliye talep etmiyorum. Ben şahsım adına beraat talebinde bulunmuyorum. Beraat falan istemiyorum. Bizi zaten tarih yargılayacak. Fenerbahçemiz'e sürülmek istenilen lekenin hemen kaldırılmasını talep ediyorum,o kadar. Fenerbahçe Türkiye'dir!” diyor.

                                                                           ***

Görüldüğü gibi bu futbol sektöründen Türkiye’nin öğreneceği çok şey var:

Fenerbahçe Türkiye’dir!

Hakan Şükür de Türkiye’dir!

Aziz Yıldırım da Türkiye’dir!

 

 


 

Suriyeliler’in yanlış tercihi!

Karadeniz’de fırtınalar esiyor. Rus kadın krizinde ağır darbe alan aileler yine darmadağın olmuş! Hatta bu kez tehlike daha da büyük.

İneğini, karısının bileziğini satan var” diyen Rize Ticaret Odası, durumu Gümrük ve Ticaret Bakanı Yazıcı’ya bildirmiş! Hopa Belediye Başkanı da siyasetçilere  çağrı yapmış: “Halk kumara alıştı. Büyük dramlar yaşanıyor. Acil önlem alınmalı.”

                                                                         ***

Hiç gülmeyin!

Türkiye ile Gürcistan arasındaki sınır protokolü, ‘kumar turizmi’ni patlatmış. Kimliğini gösterip Gürcistan’a geçen 150 bin Karadenizli, casinolara akın ederek iki ay içinde milyonlar kaybetmiş!

Oteller, kumar oynayana bedava yemek ve oda veriyormuş. Ye iç beleş, yeter ki kumar oyna ve söğüşlen!..

                                                                          ***

Suriyeliler büyük fırsat kaçırdı!

Gürcistan’ın Karadenizliler’e yaptığını Suriyeliler de Antepliler’e yapabilirdi. Üstelik, Antepli kumara çok daha fazla düşkün ve de parası çok daha fazla…

Üç-beş tane 4-5 yıldızlı otelde kumara izin vereceklerdi, bak sen ne biçim paralar kazanacaklardı!

Antep’te bu işi zamanında yapanlar, han-hamam-mülk bir kenara baraj sahibi oldular, baraj! Elektrik üreten, küçük bir kenti doyuracak kadar enerji üreten kocaman baraj…

Zavallı Suriyeliler, baraj üzerine baraj sahibi olabilecekken, birbirini öldürüp ülkelerini mahvettiler, taş taş üzerinde bırakmadılar!

Ünlü deyişi tekrarlamaktan başka elimizden fazla bir şey gelmiyor:

Savaş yapmayın, para kazanın!..

(Doğrusu, ‘Savaş yapmayın, aşk yapın’ olacaktı ama ben biraz değiştirdim!)

 

 

Gerisi lafügüzaf…