Türk insanının karakteri

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Nedense Taksim’de düzenlenen mitinge katılanların, “Hepiniz Ermenisiniz, hepiniz piçsiniz” şeklinde pankart açmalarına hiç şaşırmadım.

Çünkü bu davranış ve söylem tarzı, “Türk” insanının genel karekteristiğidir.

Eğitimiyle, düşüncesiyle, bilgisiyle, görgüsüyle, kültürüyle başedemedi mi, hemen belden aşağı saldırıya geçer.

Karşısındaki rakip kadınsa, “o…..”, erkekse, “i…”, gayri müslimse, “piç”tir.

Bu aynı zamanda bir zavallılık ve  az gelişmişlik kültürüdür.

Eeee…. Ne mutlu Türküm diyene diyen boşa dememiş!

                                                                 ***

Hrant Dink’in öldürülmesinin ardından sokaklara akın eden binlerce insan, ellerinde “Hepimiz Hrantız Hepimiz Ermeniyiz” pankartı taşıyordu.

Daha sonra belli kesimler tarafından eleştirilen bu söylemin temelinde, sırf Ermeni olduğu için hedef haline getirilip, öldürülen Hrant’ı sahiplenme duygusu hakimdi..

Nitekim, o gün ve o günden sonra Hrant’ın arkadaşları olarak sokağa dökülenlerin arasında çok sayıda aydın Türk de vardı.

Duydukları ve yaşadıkları onca acıya rağmen, bir kez bile bu kadar basit ve iğrenç tek söylemleri olmadı.

Hrant Dink’in karısı en acılı zamanında bile, çocuk yaştaki tetikçileri değil, “Çocuktan katil yaratan zihniyeti” suçladı ve kınadı.

                                                               ***

Dün, Başbakan Erdoğan’ın hedefinde , Türkiye’nin eğitimde ihtiyacı olan reformun “4+4+4” olmadığını söyleyen TÜSİAD yönetimi vardı.

Bu formülün haklı olarak en çok endişe edilen ve eleştirilen yönü, kız çocuklarının ilk 4 yıldan sonra okula gönderilmeme tehlikesi. TÜSİAD da bir sivil toplum örgütü olarak konuyla ilgili kaygı ve eleştirilerini dile getiriyor.

Bundan daha doğal ne olabilir. Siyasi iradenin tüm bu görüşleri dikkate alarak en doğru, genel kabul gören düzenlemeyi hayata geçirmek için, eleştiri ve taleplere teşekkür etmesi beklenirken, Başbakan garip bir laf ediyor.

Diyor ki, “Biz onlara daha önce defalarca söyledik, siz kendi işinize bakın, biz de kendi işimize bakalım diye.”

Yani 75 milyonluk bu ülkede, eğitimle ilgili söz söylemek ve karar vermek Başbakan Erdoğan’ın tekelindeymiş de haberimiz yokmuş!

Bu davranış şekli de bir Türk insanı karakteristiğidir.

Herhangi bir konuda başkalarının düşüncelerine önem vermemek, saygı duymamak, kendinizi her konuda bilgili ve yetkili zannetmek!

                                                               ***

Hacettepe Üniversitesi’nde kol ve bacak nakli yapılan Şevket Çavdar’ın ölümüne üzüldüm.

İlk tepkim, “Keşke bu kadar acele etmeselerdi de Akdeniz Üniversitesi’nde yapılan naklin sonuçlarını bekleselerdi” oldu.

Yapılan operasyonlar, tıbbın geldiği nokta açısından son derece sevindirici ve umut verici.

Ayrıca bu operasyonların yapılabilmesinin asıl nedeni ise kısıtlı sayıdaki organ bağışı .

O bağışlar sayesinde kolu, bacağı olmayan, böbrek ve kalp nakli, şimdi de yüz nakli bekleyen insanlar yeniden yaşama bağlanabiliyor.

Organ bağışının önemine inandığım için ben de 6-7 yıl önce organlarımı bağışladım.

Ülkemizde organ bağışı henüz istenen düzeyde değil. O nedenle bağışlanan organların iyi değerlendirilmesi ve çare bekleyene umut olması gerekiyor.

                                                               ***

Dün bir televizyon kanalında başarısızlıkla sonuçlanan organ nakliyle ilgili haberi izlerken, Hacettepe ekibinin aceleci davrandığını ve Akdeniz Üniversitesi’nde yapılan başarılı nakillere karşılık hemen bir rüştünü kanıtlama çabasına girildiği izlenimini edindim.

Belki, kıskançlık duygusunun ağır basması veya haberde belirtildiği gibi, nakli gerçekleştiren profesörler arasında gizli bir rekabetin bulunması, kötü bir sonuç doğurdu. Daha olayın başında herkesin cesareti kırıldı.

Ehh ne de olsa kıskançlık, çekememezlik, karşımızdakinin mutluluğundan mutsuzluk, mutsuzluğundan mutluluk çıkarmak da bizim karakterimiz değil mi sonuçta?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk insanının karakteri