“Şerefsiz, haysiyetsiz, namussuz!..

YAYINLAMA: 05 Mart 2012 / 18.00 | GÜNCELLEME: 05 Mart 2012 / 18.00

Başbakan’ın ve ana muhalefet liderinin hoş olmayan söylemleri haliyle medyaya da yansıdı.

Artık, ‘şerefsiz, namussuz, haysiyetsiz’ kelimelerini hepimiz rahatça kullanıyoruz!

İnanılması güç ama bir medya patronu kendi gazetesinin yazarı için, telefonla bağlandığı, milyonların dinlediği yine kendi televizyonunda “Ertuğrul Özkök eğer böyle bir şey söylemişse şerefsizlik, ahlaksızlık yapmıştır” diyebiliyor.

Bağlandığı bir tartışma programı. Aslında bağlanmasına gerek bile yok! Ama dayanamıyor bağlanıyor ve bir gazete sahibine yakıştıramayacağım sözler sarfediyor.

Öfkesini dizginleyip, söyleyeceğini nezaketli sözcüklerle ifade edemez mi? Sert konuşması gerekiyorsa, bence bir neden yoktu, daha dikkatli kelimeler seçebilirdi. Ama artık ekranların standart kelimelerini o da kullanmakta beis görmedi, 20 yıllık yazarı Ertuğrul Özkök için!..

                                                    ***

Böyle bir öfkenin ve hakaretin bir açıklaması olması gerekir.

Kimdir bu Ertuğrul Özkök?

Türkiye’nin en büyük gazetesini neredeyse 20 yıl boyunca tek başına yönetmiş, günlük yazılarıyla belki de ülkenin kaderini etkilemiş bir doçent gazeteci…

Ama bunları geçin!.. Benim söyleyeceklerim başka.

Aydın Doğan bir televizyonda aynen şöyle konuşmuştu:

“Sayın Başbakan’a dedim ki, 3 milyar dolar nakitim var. Yumurtalık’ta rafineri kurmak istiyorum, yardımcı olur musunuz? Başbakan kabul etmedi, orayı Ahmet’e (Çalık) söz verdik dedi.”

                                                   ***

Çeyrek asır geçmişi bulunan bir işadamının nakit 3 milyar doları olur mu? Bill Gates veya Steve Jobs gibi dünyayı ayağa kaldıracak bir şey icat etmediğine göre olmaması gerekir!

Ama olduğuna göre, bunda Özkök’ün katkısı var mı?

Benim kanaatım var, hem de fazlası ile var.

Alman başbakanları Schröder ve Merkel, Cumhurbaşkanları hepsi Aydın Doğan’ın Frankfurt’taki matbaasına bizzat gelip kahve içip ziyarete bulunmadılar mı? Bunun Aydın Doğan’a getirisini burada hesap etmek bu yazının konusu değil ama ‘çooook’ olduğunu söyleyebilirim.

Alman başbakanları ve cumhurbaşkanları Aydın Doğan’a bayıldıkları için, aşık oldukları için mi geldiler!

Bild’in genel yayın yönetmeni Kai Diekmann’ın Özkök’le olan çok yakın arkadaşlığı bu fırsatların doğmasına sebep oldu da ondan!

En az yüz tane anlatılacak olay var ama ben bir tanesini hatırlatayım.

                                                          ***

Aydın Bey, o zamanlar çok karlı bir iş olan karton fabrikası kuracaktır. 130 milyon dolara malolacak tesis için teşvik almaya çalışılmaktadır.

Özkök, kadim arkadaşı zamanın bakanı Güneş Taner’i arar konuyu anlatır, Taner de bu işe teşvik verilebileceğini ama işin başbakan’dan bittiğini söyler.

Fakat Özkök dertlidir çünkü Başbakan Mesut Yılmaz telefonlarına çıkmamaktadır.

Taner, “Oğlum bu işleri sen bilirsin, ona göre davran” der.

Özkök’te daha bugün Mesut’un ağzından manşet haberi yayınladığını söyler.

Telefon konuşmasının sonunda Özkök daha da agresif hale gelmiştir, ağzından şu sözler dökülür:

"Ulan yine ben koruyorum, hâlâ da ben koruyorum. Röportaj gibi gideceksin ana avrat iyice bir kavga edeceksin ondan sonra tekrar iyi adam olacaksın!"

                                                     ***

Karton fabrikasını kim kuruyor?

Ertuğrul Özkök değil, Aydın Doğan’ın yararları için canla başla çalışıyor, elini taiın altına koyuyor.

Bu işler böyledir! Milyar dolarları istifledin mi, artık kıymeti kendinden menkul bir varlık olursunuz! O paraları siz kazanmış (!) olduğunuz için fırsatları asıl yaratanlara televizyon ekranından “şerefsiz hasiyetsiz, namussuzş diyebilirsiniz. Çünkü sistem böyle çalışıyor. İstanbul’da da, Gaziantep’te de…

                                                               ***

Bu yazıdan asla Ertuerul Özkök’ün masum oldueuna dair bir anlam çıkarılmamalıdır.

Mehmet Baransu’nun dün yazdeına göre,  “şu sıralar Ankara’nın “siyaset” koridorlarında konuşulan 28 “Şubat’la ilgili soruşturma derinleştikçe Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Uğur Dündar, Fatih Çekirge, Aydın Doğan, dönemin bazı Ankara temsilcileri ve medyanın diğer tetikçileri kendilerini yargı önünde bulacaklar. Dosyalar bir bir ortaya saçıldığında da kamuoyu psikolojik harpçilerin neler yaptığını, medyanın kullandığı gayrı nizami harbi öğrenecek.

 

 

 

 

 

 

“Şerefsiz, haysiyetsiz, namussuz!..