Başına geleceği bilmiyor
Bir gün adamın birisi capcanlı çiçeklerle dolu olan bir ağaç dalını kesmiş. Bunu gören bir Sufi dervişi “Şu hayat dolu taze dala bak, mutlu ama henüz kesildiğini bilmiyor” demiş.
Dalı kesen adam, “Evet başına gelenleri bilmiyor, ama biraz sonra öğrenecek” demiş. Yaşlı Sufi gülümsemiş ve “Bu arada onu inandıramazsın” demiş.
İnsan kendinin farkında değildir. İnsan kendisine ne olduğunun ve varlığının farkında değildir.
Cahil bir insanla konuşursun, ama onu cahil olduğuna asla inandıramazsın. Dolandırılan birisini çevirip dolandırıldığını ona söylersin, ama o asla sana inanmaz.
İnsanları dolandırmak, dolandırıldıklarına inandırmaktan daha kolaydır.
Bir gurubun, hizibin, partinin, ideolojinin içine dalan insanı oradan çıkarmak neredeyse imkansızdır.
Köyünde aç susuz yaşamaya alışmış bir insanı dışarıda çok güzel şeylerin olduğuna, zenginlikler bulunduğuna inandıramazsın.
Kişiler içinde bulundukları durumdan genelde memnundurlar. Danışanlarımızı terapiye alıyoruz. Uyguladığımız teknikleri anlatıyoruz. Ertesi gün danışanımız bizi arıyor. “Sizin uyguladığınız teknikleri eczacı amcamın oğluna anlattım. O bunun mümkün olmadığını sizin dolandırıcı olduğunuzu söyledi” diyor.
Yahu o adam eczacı. Psikolog, psikiyatr ya da hekim değil ki! Ne anlar bizim uyguladığımız tekniklerden?
Bir siyasi partiye gönül vermiş. Partisi berbat bir yönetim sergiliyor. Siz bu insanı hiçbir zaman farklı düşünmeye ikna edemezsiniz. Ama aradan zaman geçer, aynı bela ve musibet kendisini de bulur. O zaman da lanet okumaya başlar.
Her zaman olaylara farklı açılardan bakmak lazım…
Zaman size kesilmiş bir dal olduğunuzu, öldüğünüzü çok güzel anlatır. Hiçbir insan yaşlanacağına, kötürüm olacağına inanmak istemez. Kendisi hep genç kalacaktır. Hiç yaşlanmayacaktır. Bunun için insanlar hep hazırlıksız yakalanırlar. Öleceğinizi, yaşlanacağınızı, hastalanacağınızı bilseniz de bütün bunlara kesinlikle inanmazsınız.