Patronun geleceği!

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Patronlar da her makul insan gibi gelecekten endişe ediyor.

Patronlar haklı olarak “Benden sonra ne olacak,” endişesi duyuyor. Patronlar yaşlandıkça en çok dert ettikleri konuların başında “Benden sonra ne olacak, mirasçılar imparatorluğuma ne yapacak,” endişesi geliyor. Atalarımızın “Yemeyenin malını yerler,” özdeyişi patronların aklından hiç çıkmıyor. Bu arada ne zaman hakka kavuşulacağı bilinmediği için hakka yürüyene kadar da “Aman, kontrol elden çıkmasın,” derdi patronun içini yakıp tutuşturuyor. Ama “Yayladaki yoğurda sarımsak dövülmez ki!” 

Bazı patronların uykusunu kaçıran bazı sorular var - “Acaba evladım gibi büyüttüğüm kuruluşumu benden sonra hâkim olanlar ne yaparlar, nice ellere kalır? Karımın yeni kocası, benim nur döktüğüm, ellerimle büyüttüğüm gözden budaktan esirgediğim, canımdan aziz kuruluşuma ne yapar? Çocuklara mı paylaştırsam, vakfa mı devretsem, ne edip eylesem de adımı, şanımı gelecekte de devam ettirsem!”

Yerli yersiz dertler kiminin kıymetli uykusunu kâbus yapar, kiminin de hayalini çalıştırıp, züğürt çenesini açar - “Bak şu köftehorun derdine, tasasına! Ben olsam şöyle yapardım böyle yapardım...”    

Her şeye rağmen patronluk şevkinin, cesaretinin, hazzının, hızının hakkını verip de patronluktan, “Kıskanılmasın, laf olsun,” diye değil gerçekten ama sahiden şikâyet eden patrona şimdiye kadar hiç rastlamadım. İnsanın egosunu tatmin etmesi olağanüstü muhteşem bir şey. Kim ego şişkinliğine itiraz edebilir?

 

Yöneticilik    

Yöneticilik ilginç bir konum. Bu yerin insanı olgunlaştıran, koltuklarını kabartan değişik yönleri var. Yöneticiliğin nasıl bir yer olduğuna kısaca değiniyorum -

Yöneticilik öyle bir konum ki - 

Heves ediliyor, bekleniyor, veriliyor, istenebiliyor, gelmeyince talip olunabiliyor... Haşmetli, sumenli, arkası panolu masası ve irice makam koltuğu olan büyükçe bir odada yapılıyor... Binaya girerken asansörü ve kapısını, binadan çıkarken palto tutan en az bir odacısı oluyor... Zile basınca çay, kahve ve meşrubat servisi yapılıyor... Çalışanları içeri kapıyı tıklatarak “Gir,” sesi aldıktan sonra önünü ilikleyerek giriyor, karşıda ayakta bekliyor, “Emredersiniz efendim” demeksizin dışarı çıkmıyor... Oturanı çarşaflayınca istifa ediyor, üstü ile anlaşamayınca tayin ediliyor... Ayrılan arkasından “Hüngür, hüngür ağlanılan”, veya “İyi adamdı, ama hiç bir işe karışmadı” veya “Oh, iyi oldu! Kimsenin bedduasını almayacaksın!” gibi ilgisiz ve aşırı duygusal tepkiler alınıyor.. Bir kısmı üstün başarıyla bu işi becerdiğini sanıyor...

İnsanlar saçlarını süpürge ettikleri, kan ter içinde yıllarca fedakârlıkla çalıştıkları halde kıymetleri asla bilinmiyor ama her şeye rağmen gene de “hizmeti dokundu” denilerek heykelinin dikilmesini beklemekten de geri durmuyor. 

Yöneticilik için söylenecek o kadar çok şey var ki...

Patronun geleceği!