Ayıp, çok ayıp!..

YAYINLAMA: 17 Mayıs 2019 / 20.00 | GÜNCELLEME: 17 Mayıs 2019 / 20.00

Bugün size bir rezaletten bahsedeceğim.

Pasaportumdaki 5 yıllık Schengen vizesi bitince yenisini almak için teşebbüse geçtim.

Davetli olarak gideceğim bir AB ülkesinden vize almak için önce şehrimizdeki ilgili ofisten randevu almak gerekiyor.

Google’dan araştırma yaptım, istediğim ofisin telefonunu buldum  ve müracaat ettim.

540 TL vize harcı yatırmamı, dekontunu da Whatsapp’tan göndermemi istediler. Denileni yaptım. Bana Gaziantep’teki ofisin adresini verdiler, randevu gününde orada bulunmamı istediler.

 

Randevu günü Gaziantep’teki VFS Global’in ofisine gittim. Kapının önünde bir görevli! Ne istediğimi sordu! Aptalca bir soru, vize için geldiğimi söyledim. Elindeki listeye baktı, “Listede adınız yok” dedi. Ben de, olması gerektiği konusunda ısrar edince film koptu! Karşılıklı har-güre içeriden çıkıp gelenlere durumu anlattım.

Neyse, uzun lafın kısası dolandırıldığımı anladım. Parayı gönderdiğim İstanbul’daki adres dolandırıcı imiş! VFS parayı peşin almıyormuş. Google’da isimleri VZH Vize Bilgi Dan. Ltd. Şti. olan dolandırıcılar en başta idi, aklıma da doğrusu aldatılacağım hiç gelmemişti!

Bana sahip çıkan, VFS çalışanı genç bir hanım, M. Kaleoğlu, üzülmememi, randevuyu bizzat kendisinin vereceğini söyleyip,  yarın gelmemi istedi. Çok memnun oldum, teşekkür edip ayrıldım.

 

Ertesi gün gittiğimde son derece kaba, emir verir gibi konuşmaları, telefonla irtibat kurduğu muhtemelen yöneticisine imalı, çok bilmiş bir eda ile küstahlığa varan tavırları ile terbiye sınırlarını zorlayan bir M. Kaleoğlu vardı!

Kendi ülkelerinde kendi vatandaşlarını aşağılayan (!) tavır içindeki çalışanlar, belli ki aldıkları paranın hakkını veriyorlardı. AB Ülkeleri, bunu kendileri yapmıyor, yapamıyor. Ama bizimkilere para vererek bizi birbirimize kırdırıyor,  vize isteyenlere her türlü kötü muameleyi yaptırıyorlar.

Bu eleştirilerim bütün ülkeler için tabii ki değil. Aralarında çok iyi tanıdığım, çok sevdiğim dostum diplomatlar var. Ben eğitimimi Amerikan Koleji’nde, daha sonra da İngiltere ve Almanya’da yaptım.

 

Türkiye’deki büyükelçiliklerin üç-beşi hariç maalesef birer dükalık!

 

Şimdi...

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bazı ülkelere tavırlarını bir de bu yazının ışığında değerlendirin.

 

 

 

 

 

 

Zeka ve zarafet!

 

Türkiye’ye yön veren bir takım kurumların meclislerindeki konuşmalar TV’lerden yayınlanıyor. Eleştirileri dinleyince kötü konuşmalardan huzurum kaçıyor. Oysa, söylenecekler daha zarif bir şekilde ifade edilebilir! Yine aynı anlama gelir ama dinleyenleri utandırmaz.

 

Buna çok güzel bir örnek var!

Tahir Efendi bir gün bir olaydan ötürü Nef'i'ye kelp (köpek) der. Bunu işiten Nef'i ise söz konusu dörtlüğü kaleme alarak, hem köpeğin Tahir (temiz) bir hayvan olduğunu, bu yüzden bu kelp sözünü bir iltifat olarak kabul ettiğini, hem de ufak bir kelime oyunuyla kendisine göre de Tahir'in köpek olduğunu söylemiş olur. 



Nef'i'nin dili kullanma ustalığına, şairliğine ve ayar verme yeteneğine şapka çıkarmamak imkansız.

 

Tahir efendi bana kelp demiş.

İltifatı bu sözde zahirdir,

Maliki mezhebim benim zira,

İtikadımca kelp Tahir’dir.

 

Küfürlü konuşan zat belki bu kadar yetenekli olmayabilir, ama yine de biraz zekasını kullanarak meramını küfürsüz anlatabilir. Zor bir şey değil!

 

Ama sakın dili sürçenlerden olmayın!..

Kılıçdaroğlu bir defasında, “Biz sizin gibi söz verip de sözünde duranlardan değiliz”, demişti. (Sözünde durmayanlardan değiliz demeliydi!)

 

Tansu Çiller Başbakan iken, Sivaslılara, “Bu bacınız sizi il yapsın mı?” demişti. Sivas zaten ildi.

İzmir Körfezi’nin temizlendiğini anlatırken, “Başbakanınız Haliç’i temizleyecek ve İzmirliler Haliç’te yüzecek” demişti!

Bir de, "Mesut Yılmaz iktidarsızdır" (İstikrarsızdır demek istiyor) "Cenab-ı Allah'ı size emanet ediyorum.."

 

Bu meclisin yarısı hıyardır!.. Affedersiniz sözümü geri alıyorum. Bu meclisin yarısı hıyar değildir...'' - Osman Yüksel Serdengeçti.

 

 

 

 

 

Hikmet Aksoy ve torunu...

 

Biricik dostumuz, sevgili yazarımız ve karikatüristimiz Hikmet Aksoy’un bir süredir yazılarını okuyamıyorsunuz.

Sizin gibi biz de ona hasretiz.

Geçirdiği önemli bir operasyondan sonra doktorları henüz yazı yazmasına ve karikatür çizmesine izin vermiyor.

Dün facebooka koyduğu bu çok şirin resimden anlıyoruz ki, sevgili Hikmet Bey’in yeteneği minik torununa da geçmiş.

Minik torunu hasta, başı sargılı dedesini böyle resmetmiş.. Çok hoşuma gitti, çok beğendim.

Sevgili Hikmet Bey’in yazılarına, çizimlerine hasretimiz artık son perdeye geldi.

Ha gayret...

 

Ayıp, çok ayıp!..