Ali Babacan söyledi, kulaklarıma inanamadım!
Uzun araştırmalardan sonra dünyanın belki de en çok sevilen ve satın alınan araba markası Alman Volkswagen yeni fabrikasını Türkiye’de kurmaya karar verdi.
Epey spekülasyon var, Türkiye anormal koşullarda sübvansiyon sağladı, diye!..
Bana pek mantıklı gelmedi. Hangi devlet olsa bu fabrikayı kapmak için cömert davranır.
Ama dünyanın en büyük araba markasının Türkiye’nin vereceği başkalarından biraz daha fazla primler mi kararında etkili olur, yoksa firmanın o ülke ile ilgili gelecek planları mı?
VW’ın çökmek veya batmak üzere olan bir ülkeye yatırım yapacağını düşünebilir misiniz?
Hele de Almanlar! Kılı kırk yarmadan asla yatırım yapmayacak bir ekonomidir onlarınki!
Türkiye’nin otomotiv sektöründeki altyapısı; mekanik, elektronik, bilgisayar, yetişmiş eleman, ulaşım, transport... Almanları tatmin etmiş olmalı ki gelsinler.
Başlıktaki hezeyanıma gelince...
Ali Babacan’a göre koskoca Volkswagen'in Türkiye'de kuracağı fabrika için harcayacağı para 150 milyon Dolar!
Eeh! Nolmuş yani derseniz, Babacan şöyle diyor:
Ankara'da çöpe giden Ankapark için harcanan para 750 milyon Dolar!
Yorumu da şöyle:
Ne olacak da uyanacaksınız kardeşim!..
6 minik hikaye, anlamları çok derin...
Bütün köylüler yağmur duasına çıkmaya karar verdiler. O gün yalnız bir çocuk şemsiyesiyle geldi. Buna inanç diyoruz.
Bebeği severken havaya atınca kahkahalarla güler, çünkü tutacağımızı bilir. Buna itimat diyoruz.
Her gece yatağa girerken, sabah kalkabileceğimizin hiçbir güvencesi olmadan, sabah uyanabilmek için çalar saat kurarız. Buna umut diyoruz.
Her gece ertesi gün için neler olacağını bilmeden büyük planlar yaparız. Buna kendine güven diyoruz.
Dünyanın sıkıntılı halini görmemize rağmen evlenir çocuk sahibi oluruz. Buna sevgi diyoruz.
Yaşlı bir adamın gömleğinde şunlar yazılıydı: Ben 90 yaşında değilim! Ben 74 yıllık tecrübesiyle tatlı bir 16’lığım. Buna tavır diyoruz.
İnsanlar hep ikiye ayrılırlar
Bir arkadaşım gönderdi, çok hoşuma gitti.
Steinbeck'in bir yazısında okumuştum; "İnsanlar hep ikiye ayrılırlar" diyordu. Okurken bi'düşün bakalım derim senin hayatındaki insanlar hangi grupta ve peki sen hangi gruptasın başka insanların hayatında?..
Ece Temelkuran’a göre...
İnsanlar hep ikiye ayrılırlar!
Başkaları için yaşayanlar, başkaları sayesinde yaşayanlar...
Sorun olanlar, çözüm olanlar...
Ümit kıranlar, ümit verenler...
Dert üretenler, deva üretenler...
Şikayet edenler, çare bulanlar...
Aynı havayı soluyan, aynı sıkıntıyı yaşayan, aynı sevince ortak olan iki insandan biri dert küpü olur çıkar, diğeri deva küpü!
Biri şikayet üretir, öbürü çare!
Biri yük olur, öbürü yük taşır!
Değerli arkadaşımın yorumu da çok güzel...
İnsan, her şeyi unutuyor da, en ihtiyacı olduğu zaman yanında olmayanı, aklını kaybetse unutmuyor.
Bende katılıyorum ona, bütün yüreğimle, benliğimle...