Bir çocuk oyunu

YAYINLAMA: 01 Ocak 1970 / 04.00 | GÜNCELLEME: 01 Ocak 1970 / 04.00

Hatırlar mısınız, çocukluğumuzda bir çok oyun oynardık. Tabii çocukken bu günkü gibi bilgisayar,ve  cep telefonları olmadığından oyunlar icat ederdik. Dokuz taş diye bir oyunumuz vardı. Dokuz düz taşı üst üstüne kule gibi koyar, bir mesafeden küçük topla yıkmaya çalışırdık.  Bir başka oyunda ise herkes halka şeklinde yere oturur,  ebe olan çocuk ise eline bir mendil alır, halka halindeki oturan çocukların arkalarından dolaşırken elindeki mendili belli etmeden bir çocuğun arkasına bırakırdı. Halka dışından dolaşıp aynı yere gelinceye kadar arkasındaki mendili fark etmeyen çocuk, ebe tarafından mendille kovalanırdı. Bu dolaşmada ebe ‘ Yağ satarım bal satarım ustam öldü ben satarım’ diye bir tekerleme söylerdi. 

 

Bir başka oyun ise genelde geceleri bahçede veya sokakta saklambaç oynanırdı. Yine bir çocuk  ebe olur, bir duvara gözlerini kapayarak yüzü duvarda diğer çocukların saklanmasını bekler, yüksek sesle bir müddet sonra 10 sayısından başlayarak 0’ a  kadar gelir,  Önüm, arkam, sağım, solum sobe, saklanmayan ebe, diyerek saklananları bulmaya başlardı. Her bulduğu çocuğu görüp duvarda gözleri kapalı bekleyip saydığı yere koşarak gelip, sobe diye eli ile vururdu. Bazen de saklanan çocukları annesi eve çağırdığı olurdu. O da kimseye haber vermeden eve yemek yemeğe giderdi. Biz onu bulmaya uzun zaman uğraşır, sonra aramaktan vaz geçerdik.    

 

Birde topla oynadığımız bazı oyunlar vardı. Bunlardan biri Yakan Top  oyunu idi. Bu oyunları mahalledeki sokağın ortasında oynardık. Ankara da araç sayısı fazla olmadığından sokaktan geçen araç sayısı da yok denecek kadar azdı. İki takıma ayrılır, yere tebeşirle bir çizgi çizer, elimizdeki topu bir mesafeden atarak, diğer takım oyuncusunu vururduk. O oyun dışı kalırdı. Bu bir takımda 1 kişi kalana dek oynanırdı. 

 

Birde yere tebeşirle bir birine bağlı 3 daire çizilir, ona teğet iki kare ,daha sonra yine bir daire sonrası yine teğet iki kare çizilirdi.  Tek ayakla sekerek bu dairelere tek ayak zıplayarak gider  sonrası iki ayak karelere aynı anda basar, sonrası tek ayak sekerek bir daireye basar, zıplayarak, iki ayak kareye basarak dönerdik. Birde bu oyunda elimizde bir taş olur, onu bu çember içine atar, onların üzerinden zıplayarak geçerdik. 

 

Birde ip atlama oyunu oynardık. Ancak bu oyun hala boks sporu yapan sporcular tarafından idman olarak yapılmakta. Birde çelik çomak oyunumuz vardı. Bir uzun birde kısa sopa ile oynanan bir oyun. Uzun sopa ile kısa sopanın bir kenarına vurup havalanmasını sağlar, sonra uzun sopa ile ona vurup uzaklara gitmesini sağlardık. Eğer bu zıplamada kısa sopaya vuruş boşa giderse, oyun diğer oyuncuya geçerdi. Hani bu gün Golf Oyunu olarak bilinen bir oyunun ilkel şekli olarak niteleyebilirsiniz. 

Bütün bu oyunlarda çocukluğumuz hep dışarda bahçelerde geçerdi. Doğa ile iç içe yaşardık. Bu oyunlarda hile hurda yaşanması pek olmazdı. Kimi çocuklarda, hani mağlubiyet hazmetmesi zor olur ya, işte böyle zamanlarda çocuklar oyunu bırakıp giderlerdi.  Biz bu davranışa  ‘mızımak’ diye adlandırırdık. Böyle davranışta bulunan çocukları bir sonraki oyunlarımıza almamaya gayret ederdik. 

 

Çocukluğumuz genelde dışa dönük geçmişti. Bu günkü nesil bahçede, ve sokakta oyun konusunda son derecede talihsiz bir dönem yaşamaktalar. Yatılı okulda okurken oynadığımız oyunları bu gün gibi hatırlar, onlardan nasıl keyif aldığımızı, eski arkadaşlarımızla sıklıkla bir araya geldiğimizde anımsarız. Bunlar bizim hayatımızdaki önemli mihenk taşları olarak kalacaktır.  

 

Geçtiğimiz 15 Temmuz 2016 tarihinde bir darbe girişimini yaşayan ülkemiz, bu olayın çocukluğumuzdaki oyunlar gibi komik bir tarafı ve de trajik bir senaryosu olduğunu zaman içinde öğrendik. Evimizin balkonundan bir F16 uçağının Kayaş ile Meclis arasında sürekli gidip geldiğini ve Meclise sorti yaptığında bomba bıraktığını dehşetle izledik. Çok kötü bir senaryonun, çok acemi insanların elinde, ne kadar ilkel oynandığına şahit olduk. Zaman içinde Büyük Millet Meclisinde gündem oluşturularak, bu konu araştırma komisyonu tarafından incelenmesine karar verildi. Komisyon uzun bir süre konuyu inceledi, şüpheli konularda kişilerin ifadelerine baş vurdular. Konu ile ilgili hazırlanan 950sayfa rapor komisyon temsilcileri tarafından, o tarihteki Meclis Başkanı İsmail Kahraman tarafından 12 Temmuz 2017 tarihinde teslim alındığı, kayıtlarda bulunmakta. 

 

Bu gün, Meclis Başkanlığından verilen önemli bilgide, ‘Başkanlıkta böyle bir raporun bulunmadığı’ belirtilmekte. Tıpkı bizim çocukken oynadığımız oyunlarda mızıyan çocuklar gibi, diye bir sözüm geldi söyledim hem nalına hem mıhına.

Bir çocuk oyunu